GüncelYorum

YORUM | “33” Asker ve “İdlip Düştü Düşecek”!

Özel olarak İdlip genel olarak Suriye’de yaşanan savaşın Türkiye halkının savaşı olmadığı çok açıktır.

TC ve R.T.Erdoğan rejimi, Şubat başında Suriye rejiminin İdlip’te kendi topraklarını cihatçı çetelerden temizlemek için yaptığı operasyonlara karşı, bölgeye askeri güç yığmış, Suriye rejimine bağlı birliklerin bölgeden çekilmeleri için Şubat ayı sonuna kadar süre tanımış, aksi halde Türkiye’nin operasyon düzenleyeceği tehdidinde bulunmuştu.

Suriye rejimi ile Rusya, TC ve RTE rejiminin 2018’de varılan anlaşma uyarınca belirlenen sınırlara çekilme çağrısını reddetti ve operasyonlarına devam etti.

Bu gelişmelerin son noktası Suriye’nin İdlib eyaletinde perşembe gecesi gerçekleştirilen hava saldırısında Türk devlet yetkililerine göre 33 askerin öldürülmesi oldu. Ancak bağımsız kaynaklar ölü sayısının çok daha fazla olduğunu belirtiyor. Sosyal medyada ölü sayının 80 olduğu iddia edilirken, Financial Times ise bu sayıyı 43 olarak verdi. Suriye Gözlem Evi de en az 34 askerin öldüğünü açıkladı. Savaş alanından bilgi paylaşan kaynakların verdiği ölü asker sayısı 80 ile 159 arasında değişiyor. Kısacası TC ve RTE rejimi verilen asker kayıplarını gizlemekte ve manipüle etmektedir.

Gerilla savaşı karşında yapılan karşı propaganda, burada da tekrarlanmak istenmekte, ne var ki mızrak çuvala sığmamaktadır. Karşı propaganda anında devreye girmektedir.

TC ve RTE rejimi saldırıdan Suriye ordusu sorumlu tuttu ve karşılık olarak Suriye ordusunun mevzilerini bombaladığını açıkladı. Askeri kayıplara verilen tepki, bildik “karşı tarafa misliyle zarar vermek” olarak yanıtlansa da sosyal medyaya erişimi sınırlandırması, faşizmin içine düştüğü içler acısı durumu özetlemeye yetmektedir. Durumun vahameti yaşanan hezimeti üstlenmede ortaya çıkmaktadır. “Şehitler tepesi boş kalmayacak” diyen RTE asker kayıplarını valiye, muhalefetin eleştirilerini ise parti sözcüsüne açıklatmaktadır.

İdlip’te yaşanan kayıplardan sonra TC ve RTE rejiminin gerçek sahipleri peşisıra açıklamalarda bulundular.

İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı Şekib Avdagiç: “Mehmetçiklerimizin kanı yerde kalmayacaktır. Başkomutanımız ve Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki Türk halkı ve Ordumuz, şehitlerinin intikamını alacak ve bunun hesabını soracaktır. Sadece yüreğimizle değil, sadece duamızla değil, aynı zamanda bütün varlığımızla, canımızla, tüm maddi imkanlarımızla bu vatan görevinde devletimizin yanındayız ve emrindeyiz. İstanbul Ticaret Odası olarak 411 bin 368 üyemizle tam bir ‘sefer görev emri’ vaziyetindeyiz. İTO, Mehmetçiğe el uzatan rejim güçlerini ve destekçilerini yok etmek için üzerine düşen her vazifeyi yapmaya hazırdır” ifadelerini kullandı. İstanbul Ticaret Borsası Başkanı Ali Kopuz: “İş dünyası olarak milletimizle birlikte devletimizin yanındayız. Bundan sonra bize düşen Başkomutanımızın emirlerini yerine getirmek olacaktır. Askerlerimizin kanı yerde kalmayacak. Milletimizin başı sağ olsun.”

Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı İsmail Gülle:

Milli egemenliğin, güvenlikten ticarete kadar her kademede vazgeçilmez olduğunun bilincindeyiz. Devletimizin ve milletimizin bizlerden beklediği ne varsa, vazife olarak kabul edip, icra edeceğiz.”

MÜSİAD Başkanı Abdurrahman Kaan:

Devletimizin ve milletimizin maddi manevi huzuru ve menfaatleri gözetilerek alınacak her kararda ve gerek masada diplomatik yollarla gerekse sahada askeri önlemlerle atılacak adımlarda, MÜSİAD olarak tüm imkan ve gücümüzle devletimizin ve halkımızın yanında olduğumuzu kesin ve net bir şekilde beyan ederiz.”

Suriye’ye yönelik saldırganlık siyasetinde başrol oynayan, Suriye devletinin yer altı ve yerüstü zenginliklerini yağmalayıp, çalan Türk hakim sınıflarının temsilcileri koro halinde TC ve RTE rejiminin arkasında olduklarını açıklamaktadırlar. Bu gerçeklik Suriye savaşının özelde İdlip işgalinin arkasında kimlerin olduğunu göstermektedir. Bu gerçeklik içinde ana muhalefet partisi CHP’nin tavrını da kaydetmek gerekir. Suriye’ye asker gönderme tezkeresine “içi yana yana” evet diyen CHP, yaşanan asker kayıplarından sonra, “ne işimiz var Suriye’de?” demeye başladı. Ancak bu yapılırken bile “İdlip’te PKK mı var?” denilerek tarihsel Kürt düşmanlığından da vazgeçilmedi.

“Dostum Putin” Vuruyor, ABD ve NATO’ya Sığınılıyor!

TC ve RTE rejimi 2011’de Suriye’de yaşanan gelişmeleri başta ABD emperyalizmi olmak üzere kendileri için bir fırsat olarak görmüş ve cihatçı çeteleri eğitip donatarak sahaya sürmüştür. Ne var ki Suriye rejimi, 2015 sonrası Rus emperyalizminin desteğiyle cihatçı çetelerin saldırılarını püskürtmüştür. Gelinen aşamada İdlip Rusya’nın desteğiyle cihatçı çetelerden temizlendiğinde Suriye rejimi önemli bir başarı kazanmış olacaktır.

İşte bu gerçeklik cihatçı çetelerin hamisi TC ve RTE rejimini telaşa düşürmüş durumdadır. Bu nedenle İdlip’e askeri güç yığmış ve cihatçı çetelerle omuz omuza Suriye rejimine RTE’nin ifadeleriyle “adeta savaş açmış” durumdadır.

TC ve RTE rejiminin cihatçı çeteleri koruyan, kollayan ve açıktan açığa aynı mevzilerde Suriye ordusuna saldırmasına karşı Rusya’nın yanıtı hava saldırısı olmuştur. Rusya Savunma Bakanlığı’nın İdlib saldırısına ilişkin: “Türkiye, Türk askerlerin İdlib’deki varlığıyla ilgili Moskova’yı bilgilendirmedi. Türkiye’den verilen bilgilere göre Türk askerleri o bölgede olmamalıydı. Rus savaş uçakları Türk birliklerin bulunduğu yere hava saldırısı düzenlemedi. İdlib’e düzenlenen hava saldırısında Suriyeli çeteleri arasındaki Türk askerleri vuruldu” açıklamasında bulunmuştur.

Rusya’nın bu açıklamasına Milli Savunma Bakanı (MSB) Hulusi Akar: “Birliklerimizin bulunduğu yerler önceden Rusya’nın sahadaki yetkilileri ile koordine edilmesine rağmen bu saldırı gerçekleştirilmiştir. İlk atışa müteakip bir kez daha uyarı yapılmasına rağmen maalesef saldırı devam etmiştir. Ayrıca bu saldırı sırasında birliklerimizin etrafında hiçbir silahlı grubun da bulunmadığını burada belirtmek isterim” açıklamasıyla yanıt vermiştir.

  1. Akar’ın bu açıklamasına karşılık Kremlin Sözcüsü Dimitri Peskov “Türk askerleri gözlem noktalarının dışında olmamalıydı. Türk askerlerin hiçbiri, gözlem noktalarında hayatını kaybetmedi. Bu noktalardaki askerler ne yaralandı ne de bir tehlikeyle karşı karşıya kaldı. Çok sayıdaki talebimize rağmen Türk tarafı, orada Türk askerlerinin bulunduğunu bize bildirmedi. Sağlanan mutabakat üzerine ve Rus tarafının ısrarlı talepleri üzerine daha önce İdlib gerilimi azaltma bölgesinde Türk askerine ait gözlem noktaları kuruldu. Türk askerlerin yükümlülükleri arasında militanların faaliyetlerini kontrol etmek, onların terör faaliyetlerinde bulunmalarını önlemek ve Rus askeri tesislerine yönelik saldırgan eylemleri önlemekti. Türk partnerler bu görevi yerine getiremedi, zira militanların önemli bir bölümü onların kontrolü dışında bulunuyor” sözlerini sarfetti.

Rusya, TC ve RTE rejimini 2018 Soçi Anlaşması’yla varılan ateşkese uymamakla suçlamamaktadır. Sorunun kaynağı Astana ve Soçi mutabakatlarına dayalı olarak Suriye topraklarında gözlem noktası kuran TSK’nın cihatçı çetelerle birlikte hareket ederek Suriye ordusuna saldırmasıdır. Rusya, Soçi’ye dayanarak TSK’yı vurmaktadır. TSK, açıktan çetelerle birlikte hareket ettiğini beyan edememektedir.

Rus hava kuvvetleri ve Suriye rejimi bunu gözetmekte, kuşatma halinde kalan gözlem noktalarına dokunmamakta, herhangi bir saldırıda bulunmaktadır. Rusya “gözlem noktaları dışında yani savaşan cihatçı çetelerin yanında TSK unsurları var mı?” diye sormaktadır. TC “var” dese Soçi mutabakatını ihlal ettiğini kabul etmiş olacağı için “yok” demektedir. Rusya ise bu noktaları vurarak TC’nin yalanını ortaya çıkartmaktadır.

TC ve RTE rejimi yaşadığı bu hezimeti savuşturmak ve Suriye savaşında içinde bulunduğu sıkışmışlığı gidermek için bir kez daha ABD emperyalizmi ve NATO’nun kapısını çaldı. Aynı anda da Avrupa emperyalistlerine mülteci şantajını devreye soktu. ABD emperyalizmi ve NATO, TC ve RTE rejiminin Suriye’ye yönelik saldırgan tutumuna destek açıklamaları yapmış olmakla birlikte fiili bir yardımdan kaçınmaktadırlar.

ABD emperyalizmi durumdan memnundur ve TC ve RTE rejiminin Rusya ve İran’la geliştirdiği Astana zemininden uzaklaştırma ve kendine daha fazla bağımlı kılma hedefindedir. Avrupa emperyalistleri ise TC ve RTE rejiminin mülteci şantajına tepkililer ve bu tepkilerini süreç içinde göstereceklerdir.

Özel olarak İdlip genel olarak Suriye’de yaşanan savaşın Türkiye halkının savaşı olmadığı çok açıktır. TC ve RTE rejimi bölgede işgalci ve ilhakçı konumundadır. Bu gerçeği İdlip’te verilen asker kayıplarından sonra açıklama yapan RTE ifade etmektedir: “Suriye’de tüm sınır hattımız boyunca 30 kilometre derinliğinde bir güvenli bölgeyi bilfiil oluşturmak için çalışmalarımız devam ediyor.” (29.02.20)

TC ve RTE rejiminin haksız savaşına karşı haklı savaş bayrağını kaldırmak ve mücadele etmekten başka yol bulunmamaktadır. Başta Türkiye halkı olmak üzere bölge halklarına yönelik faşist bir saldırganlık siyaseti izleyen TC ve RTE rejiminin geriletilmesi ve ortadan kaldırılması ancak böyle mümkündür.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu