Güncel

Tüzel’den Ankara Katliamı’na ilişkin soru önergesi

H. Merkezi: HDP İstanbul Milletvekili Levent Tüzel’in Ankara’daki emek, demokrasi ve barış mitingine yapılan katliamla ilgili başbakan Ahmet Davutoğlu tarafından yanıtlanması istemiyle soru önergesi sundu.

“DİSK, KESK, TTB ve TMMOB’nin çağrısıyla 10 Ekim 2015 tarihinde Ankara’da Valiliğin izniyle düzenlenen emek, demokrasi ve barış mitinginin toplanma yeri olan Tren Garı önünde, toplanma saatinde, biri 10.04 diğeri birkaç saniye sonra olmak üzere ardı ardına patlatılan canlı bombalarla barış talebi kanla boğulmak istenmiştir” ifadelerini kullanan Tüzel, ölü ve yaralı sayısı hakkında da bilgi verdi.

“Bu katliam göz göre göre meydana gelmiştir”

Soru önergesinde saldırıdan hemen sonra İçişleri Bakanı Selami Altınok’un, “Mitingle alakalı bir güvenlik zafiyeti olduğunu düşünmüyorum”; Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş’un, “İki intihar bombacısı saldırıda kullanılmıştır… Oluş şekli, bombanın şekli, kullanılış şekli, tarzı, bunların hepsi Suruç’taki bombalama eylemleriyle bir benzerlik gösterdiği ortaya çıkıyor”; başbakan Ahmet Davutoğlu’nun ise, “Elimizde canlı bombacıların listesi var ama eylem yapmadan onları tutuklayamayız”; Cumhurbaşkanı R.Tayyip Erdoğan’ın; “İstihbarat örgütümüzün vermiş olduğu, ülkemize girerek değişik eylemlerde bulunmaya yönelik bazı hazırlıkların yapıldığı ki bu Suriye kaynaklı olduğuna dair bazı istihbaratlar var” açıklamalarına yer verilirken “Bu katliam göz göre göre gelmiştir” şeklinde açıklamalar yorumlandı.

Önceki bombalı eylemlerin devamında ve benzer şekilde meydana gelmesi, İŞİD’in bombalı eylem yapacağı bilindiği halde hiçbir bombacının önceden yakalanmamış olması bu katliamda devletin, siyasi iktidarın sorumluluğunu apaçık ortaya koymaktadır” şeklinde devam eden önergede, katliamın sorumlularına ilişkin şu ifadeler kullanıldı: “Bu katliamın sorumlusu esasen, Kürt sorununda demokratik barışçıl çözüm yerine, özel güvenlik bölgeleriyle sokağa çıkma yasaklarıyla, özel harekat timleriyle halkın evini yurdunu başına yıkan, çocuk, genç, kadın, yaşlı gözetmeksizin Kürt halkına yönelik katliamcı savaş konseptine geri dönen, halkın, emekçilerin taleplerine antidemokratik baskıcı engellemeler yapan; Suriye’de, ABD’nin savaş atına binip, Osmanlı kılıcı sallayarak ÖSO’na destek adı altında İŞİD/Nusra gibi cihatçı İslamcı terör örgütlerinin desteklenmesine kadar varan halk düşmanı, yıkıcı, savaşçı dış politikada ısrar eden siyasi iktidardır.

Soruşturma kamuoyuna açık yürütülmeli

Roboski, Reyhanlı, Amed, Suruç katliamlarına dair yürütülen soruşturma ve dava dosyalarının hepsinde “gizlilik kaydı” konulduğunu belirten Tüzel, “Ancak hiç biri de aydınlatılmamıştır. Ankara Barış Mitingi katliamı soruşturma dosyasına da ‘gizlilik’ kaydı konulması, mağdur tarafın soruşturmaya müdahil olmasını kısıtlayacağı gibi, faillerin ve suç delillerinin gizlenmesine hizmet edeceğinden, soruşturmanın kamuoyunun denetimine açık, aleniyetle yürütülmesi bakımından kaldırılması gerekir” dedi.

Tüzel, Davutoğlu’na şu soruları sordu:

1)      Emek Platformu tarafından Ankara Valiliğine başvurusu yapılıp izin alınarak düzenlenen “Barış Mitingine” katılmak üzere Tren Garı önünde toplanan yurttaşlarımızın yaşam hakkını ihlal eden, vücut bütünlüklerine yönelik hain saldırı, bütün toplum için tehdit teşkil eden bu insanlık suçu neden önlenmemiştir? Bu katliamın siyasi sorumluluğunu alıp, neden istifa etmiyorsunuz?

 

2)      Kadro yapısı ve teknik donanımı devasa artan, bütçesi 2006 yılında 315.439 milyon olan, 10 yılda yüzde 416 arttırılarak, 2015’de 1.5 milyarı aşan MİT’in, Reyhanlı, Diyarbakır, Suruç, Ankara canlı bomba saldırılarının tümünü atlamış olması nasıl izah edilebilir?  Bu katliamda, MİT’in, emniyetin sorumluluğu nedir?

 

3)      17 yaşındaki gençler cumhurbaşkanına hakaretten gözaltına alınıp tutuklanırken, dün katliamı protesto etmek isteyen gençler Kadıköy iskelesinde gözaltına alınırken, henüz basılmamış kitabı gerekçe gösterilerek gazeteciler hapse atılırken, seçilmiş siyasetçiler uyduruk gerekçelerle tutuklanırken; listenizde isimleri bulunan canlı bombacılar hakkında Güvenlik Yasasında düzenlenen “suçu önleme”/“kuvvetli şüphe”  hükmü gereğince neden işlem yapılmamıştır? Bu çifte standardın nedeni nedir, İŞİD katliamcıları müsamaha mı edilmektedir?

 

4)      Reyhanlı, Diyarbakır, Suruç saldırısının ardındaki gerçekler, bağlantılarıyla birlikte neden hala açığa çıkarılmamıştır? Bu saldırılardan biri dahi aydınlatılmış, listenizdeki canlı bombacılar “kuvvetli şüphe” ile bertaraf edilmiş olsaydı Ankara katliamı gerçekleşir miydi?

 

5)      2013 yılından beri defalarca bombalı saldırı gerçekleşmesine, onlarca yurttaşımızın ölmesine,yeni saldırıların olacağı yönünde istihbaratın gelmesine rağmen, Emek, Barış, Demokrasi Mitinginin toplanma yeri olan tren garı önünde saldırıyı önleyici tedbirlerin alınmasından birinci derecede sorumlu olan İçişleri Bakanı’nın, “güvenlik zafiyeti yok, patlama miting alanı dışında olmuştur” açıklaması, Anayasal, demokratik, hukuk devletinde kabul edilebilir mi?

 

6)      Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, bir açıklamasında katliam sonrasında, kan anonsu yapan miting görevlilerini provakatörlükle ve ölümlere sebebiyet vermekle suçladı. Hastanelerin gara yürüyerek 10 dk mesafede olduğu halde, ambulansların patlama alanına 20-25 dakika sonra, saat 10.30 da gelmesinde, yaralılara müdahalede, ölü yurttaşların tespitinde, acil vakalara müdahalede gecikmede hükümet üyesi olarak sorumluluğu nedir?

 

7)      Bu katliamın meydana gelmesinde sorumluluğu olan kamu erkini elinde bulunduran siyasi ve idari sorumlular görevlerinin başındayken,  gizlilik kararıyla mağdurların soruşturmaya müdahil olmaları kısıtlanırken, gerçeğin ortaya çıkarılması, soruşturmanın etkin, adil ve nitelikli yürütülmesi nasıl sağlanacaktır?

 

8)      Saldırıdan hemen sonra, ölü ve yaralıların olduğu noktaya doğru kolluk güçlerini yönlendiren, göz yaşartıcı kimyasal ve plastik mermi kullanması ve havaya ateş açılması talimatını kim vermiştir? Emri verenler ve kitleye ateş açıp,  gaz sıkan polisler hakkında ne işlem yapılmıştır?

 

9)      HDP’nin Diyarbakır mitingi sırasında bomba atan kişi ile Suruç’ta canlı bomba olarak kendini patlatan kişinin, MİT’in kontrolünde Suriye’ye gidip geldiği, 2 Ağustos tarihli basında yer almıştır. Bu bombacıların Adıyaman’daki İslam Çay Ocağı ile bağlantıları, bazı ebeveynlerin çocuklarının İŞİD’e katıldığını emniyete ihbar ettiği halde, bu kişiler ve bağlantıları neden ortaya çıkarılmamıştır?

 

10)  16 Ağustos tarihli Hürriyet’teki bir haberde,“30 adet “intihar bombacısı yeleği” ele geçirildiği, yeleklerin bazısı “kullanıma hazır” ve hepsinin IŞİD’e ait olduğu” belirtilmiştir. Katliamdan bir hafta önce AB ülkeleri Büyükelçiliklerine güvenlik uyarısı geçildiği, önlem ve tedbirler arttırıldığı, İŞİD’in 1 Kasım’dan önce canlı bomba eylemi yapacağına dair ciddi emarelerin olduğu belirtildiği halde, MİT, Emniyet birimleri ne yapmıştır? Neden Katliam önlenmemiştir?

 

11)  9 Ekim 2015’de Rize’de “teröre lanet” adıyla miting yapan eski çek senet mafyası lideri, Ergenekon sanığı, Sedat Peker “Oluk oluk kanlarını akıtacağız. Nehirler kanla dolacak ki anlayacaklar..” dedi.  Ertesi gün Ankara Tren Garı kan gölüne döndü. Bu kişi hakkında ne işlem yapılmıştır? Katliam yapacağını şehir meydanında alenen ilan etme cesaretini, gücünü kimden almaktadır?

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu