GüncelManşet

Fiili meşru mücadele örneği: EVRİL YAPI İNŞAAT’TA DİRENİŞ!

Evril Yapı’da kazanımla sonuçlanan direnişte yer alan işçilerden Macit “Bizler bundan sonraki süreçte hem kendimiz için hem diğer inşaat işçileri için söylüyorum, kesinlikle mahkemeye gitmeyin demiyorum ama işi en oluru bir sendika ile görüşerek sokak direnişini seçmektir. Söz konusu hak ise alınteri ise bunu kimsede bırakmayız, kimseye zarar vermeden hakkımızı aramaya devam ederiz” diyor.

İstanbul: 15 Mart tarihinde Kadıköy’de bulunan Evril Yapı’da ücretleri gasp edilen 10 işçinin İnşaat-İş Sendikası’na başvurması ile başlayan direniş, 7. gününde işçilerin haklarını alacağına dair taahhüdün alınması ile kazanımla sonuçlandı. 4.5 aydır maaşlarını alamayan işçilerin, 7 gün boyunca geceli gündüzlü direnişlerinin ardından patronla maaşların ödenmesi konusunda vardıkları anlaşma ile direniş sona erdi. Bu süreci işçilerden Veysi Macit ve Yunus Macit ile konuştuk.

Konuşmasına “4.5 aydır Evril Ekin’de çalışıyorum. İnşaat sektörü gerçekten zor bir sektör ve çekilecek gibi değil aslında ama ekonomik nedenler bu işi bize mecburen yaptırıyor. 4.5 aydır paramızı alamadık, sabah saat 8’de başlayıp akşam saat 5’te bitirmemiz lazım ancak çoğu zaman mesaiye kalıyoruz ve çıkış saati 10 veya 11 olabiliyor. Şartlar çok zor hem bedenen hem zihnen çok yorucu” sözleriyle başlayan Veysi Macit, çalışma koşullarının ne kadar zor olduğunu anlatıyor.

Çalışma koşulları ile ilgili sorumuza Evril Yapı’da çalışmayan ancak hem sendikadan doğru hem kardeşi ve amcalarının maaşlarını alamaması nedeniyle direnişe destek veren Yunus Macit şöyle cevap verdi; “İnşaat sektörü Türkiye’nin en ağır sektörü bence. Yemek, barınma ve çalışma koşulları Avrupa standartlarının çok altında. Ülkede gençlerin çalıştığı tek alan inşaat sektörü kalmış, o alanda da daha çok yurtdışından gelen işçiler sigortasız ve yasal olmayan bir şekilde çalıştırılıyor.”

 

“Patronlar işin başında imzaladıkları belgelerle kendini sağlama alıyor!”

Yunus Macit gazetemiz aracılığıyla “Bu sektördeki bir sıkıntı daha var, işçiler bilinçli bir şekilde çalışmıyor. Firmaların uyguladığı bütün prosedür kendilerini sağlama alacak şekilde yapılmış, prosedürü işçilere imzalatıyorlar, işçiler okumadan anlamadan ‘okuyup anladım’ diyerek imzalıyor. Tabi sonrasında iş cinayeti meydana geliyor. Mahkeme yoluyla da hiçbir şey yapamıyorsun çünkü adam işin başında kendini protokolle sağlama almış. Olan yine işçiye oluyor. Buradan sizin aracılığınızla da işçi arkadaşlarıma biraz daha duyarlı olma çağrısı yapıyorum. İnşaat İşçileri Sendikası veya başka sendikalar da vardır benim bilmediğim, en azından onlara danışmaları ve haklarını yasal yollarla aramaları gerekiyor” sözleriyle işçilere çağrıda bulunuyor.

Sözü tekrar Veysi Macit alarak başka bir gerçeğe işaret ederek “Ben gurbetçiyim, inşaat sektöründe de daha çok göçmen/gurbetçi işçiler çalışıyor. Bu firmada da durum böyle. Biz aslında taşeron firmada çalışıyorduk ancak taşeron firma ortadan kaybolunca biz de ana firmadan paramızı talep ettik” diyerek direniş süreçlerine dair bilgi aktarıyor. Patronun 20 gün boyunca işçileri oyaladığını ekleyen Veysi Macit, “Bizler de 10 olarak işçi baktık bir yol bulamıyoruz, bu işin bu şekilde oluru yok, çünkü 20 günümüz boşa gitti ve her gün oyalama ile geçiyor. İnşaat-İş sendikasıyla iletişime geçtik ve sendika ile görüşme aldık. Ardından eyleme geçtik, 7. günün sonunda bizi ‘uzlaşmaya’ çağırdılar. Uzlaştık da sayılmaz, pazartesi-salıya kadar bekleyeceğiz” dedi.

Direnişten sonra patronun tavrına dair sorumuza Veysi Macit’in verdiği cevap patronların sendika korkusunu bir kez daha açığa çıkaracak cinsten; “Sendikaya neden başvurdunuz aramızda hallederdik.” Bu sözler korkularını kanıtlar nitelikte.

Veysi Macit devamında “Görüşmede ‘neden sendikaya başvurdunuz, kendi aramızda hallederdik’ diyor ancak biz onlara da söyledik; 20 gün boyunca şantiye şefleri, müdürleri olsun bir ok görüşme aldık. Ancak hiçbirinden olumlu bir cevap alamadık. ‘Neden ofisime gelmediniz?’ diyor, benim senin ofisine gelmeme gerek yok ki, sonuçta işçi çalıştırıyor, haberin yok mu işçiden?” diyerek patronun tavrını teşhir etti.

 

“Biz direnişe rengimizi verinceye kadar patron bizi ciddiye almadı!”

Yunus direniş sürecinde yaşananlara dair, “Direnişin ilk başlarında pekte bizi ciddi alamadılar, oradan geçerken biz yokmuşuz gibi davrandı. Biz biraz rengimizi gösterdikten sonra yani ‘biz buradayız, yılmıyoruz’ dedikten sonra, kararlı bir şeklide bekleyeceğimizin mesajı verdikten sonra işte “yaptığınız etik değil şuan itibar suikasti yapıyorsunuz siz şikâyet ederim, gidip hakkınızı yasal yollarla arayın” şeklinde türlü türlü şeyler söyledi bizde dedik bu bizim yasal hakkımızdır, senin kapının önünde bekleyip hakkımızı almak en büyük hakkımızdır.

Yunus Macit her sözünde sendikanın mücadelede oynadığı role dikkat çekiyor ve “Direnişte hem sendikanın olması önemliydi hem de çevreye zarar vermememiz. Büyük bir düzen ve ağırbaşlılık içinde eylemimizi yaptık, bu görülüyordu. Polis sonrasında artık gelmemeye başladı. Çünkü biz Pazar gününe denk gelen 5. gün mahalle rahatsız olmasın diye eylemi yapmadık, bu nedenle mahalle sakinleri bu hareketimizle birlikte bizi daha çok sahiplendi” dedi.Patronların sonunda mecbur kaldığını dile getiren Yunus Macit, “Tam hallolmuş olarak bakmıyoruz olaya ancak dün bir protokol imzalandı. Ve bu iş pazartesi ya da salıya halledebilecek gibi” diyerek o günü beklediklerini ve çözülmezse yeniden direnişi seçeceklerini ekliyor.

 

“Söz konusu hak ise alınteri ise hakkımızı kimsede bırakmayız!”

Direnişte sokakta fiili meşru mücadelenin oynadığı role vurgu yapıyoruz ve Yunus Macit bu vurguya “Yani patronun adamlarından bir tanesi patronun bu direniş için ‘Başıma silah dayamışlar gibi o kadar zoruma gidiyor’ dediğini itiraf etmiş yani o kadar rahatsız olmuş. Demek ki bu eylemle o kadar zora sokmuşuz onları” aktarımları ile katkıda buluyor.

Söz yeniden sendikaya gelince Macit sözlerini “Sendikanın bu işteki rolü gerçekten % 90’dır işçilerin % 10. Bu kesin ve nettir. Biz haklarımızı mahkeme ile arayabilirdik ama bu kadar erken sonuca varamazdık. Çünkü bu ülkede iş mahkemelerinin süresi ortalama 1.5 yıldır. Bizler bundan sonraki süreçte hem kendimiz için hem diğer inşaat işçileri için söylüyorum, kesinlikle mahkemeye gitmeyin demiyorum ama işi en oluru bir sendika ile görüşerek sokak direnişini seçmektir. Söz konusu hak ise alınteri ise bunu kimsede bırakmayız, kimseye zarar vermeden hakkımızı aramaya devam ederiz” şeklinde noktaladı.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu