GençlikGüncel

SÖYLEŞİ- YDG |  “Gelin Birlik Olalım, Mutlaka Kazanacağız!”

"Yeni Demokrat Gençlik (YDG) olarak bu süreçlerde vardık ve bu eylemlerin bize hareketlilik kattığını söyleyebilirim. Çalışmalarımızı da bu yönde sürdürüyoruz. Halkın tüm bu saldırılara ve baskıya rağmen sözünü söylediği bir dönemdeyiz ve biz de YDG olarak halk gençliğinin sözüne kulak verip çalışmalarımızı yoğunlaştıracağız. "

2021 yılını geride bıraktık. Geride bıraktığımız yılda, ekonomik krizin halkın elindeki bir avuç ekmeği dahi kaybettiği bir yıl olarak hafızalara kazınmış oldu.

Mevcut ekonomik krize rağmen iktidar başta Kürt halkı ve kadınların mevcut kazanımlarına dönük saldırılarını ardı arkası kesilmeden devam ettirdi. Elbette bu saldırıların karşısında örgütlü güçler de sokaklarda, meydanlarda direnmeyi sürdürdü.

2021 yılı hem saldırıların hem de direnişlerin yılı oldu denilebilir. Bu direnişin hemen her alanında bulunan Yeni Demokrat Gençlik (YDG) ise halk gençliğine ulaşmak için bir kampanya örgütledi. Geçtiğimiz günlerde final metni yayınlanan kampanya sürecini ve YDG’nin mevcut sürece ilişkin görüşlerini İstanbul YDG’den Şifanur ve Duran ile konuştuk.

– 2021 yılı ekonomik çalkantıların yaşandığı bir yıl oldu. Aynı zamanda egemenlerin çok yönlü saldırıları gerçekleşti. Gençliğin penceresinden baktığın zaman geçtiğimiz 2021 yılına dair ne söyleyebilirsin?

Şifanur Çetin: 2021 yılı pandemi koşullarının hala sürdüğü, işçilerin, halkın daha da ezildiği, yıprandığı, gençliğin özellikle sokağa çıkma yasaklarıyla yaş sınırlamaları getirilerek daha da yalnız hissettirildiği bir dönem olarak geçti denilebilir.

Yine bu süreçte sermayenin ve devletin işçi emeğini sömürerek patronları zenginleştirdiği ve yaşanan ekonomik krizin, daha da derinleşerek işçi sınıfına daha büyük bir yük olduğu bir dönem oldu. Bu süreçte alım gücü düştü, işten atmalar çoğaldı, enflasyon yükseldi, bununla birlikte işsizlik rakamları da arttı.

Ve işten atmaları da daha geçerli bir hale getirmek için Kod-29’u işçiler üzerinde bir sopa olarak kullanarak; haksız işten atmalarla işçileri tazminatsız bir şekilde işten attılar. Tabi bu da işçi sınıfı için büyük bir mağduriyet ve hak gaspına sebep oldu. Saldırılara ek olarak geçtiğimiz yıl işçilerin emek ve mücadele günü olan 1 Mayıs, güya pandeminin etkisi gerekçe gösterilerek işçi sınıfına yasaklandı.

Esasta amaç halkın sokağa çıkmasını engellemek ve oluşan tepkiyi alaşağı etmekti. Devlet kendi bakış açısından yasakladı 1 Mayıs’ı, terörize etmeye çalıştı.

Bu yaşanan her şeyin yani ekonomik krizin, baskıların, krizin, kayyumların her gün yaşandığı yerde bir de üstüne her yeni gün bir intihar ve cinayet haberiyle uyandık. Devlet, İstanbul Sözleşmesi’nden de bir gecede çekildi. Zaten uygulanmıyordu ve biz kadınlar uygulanması için mücadele ediyorduk. Ama onu uygulamaktan ziyade çekildiler tamamen. Ve biz buna karşı kadınlar olarak direndik ve direnmeye devam edeceğiz, İstanbul Sözleşmesi’ni savunmaya devam edeceğiz.

– Sen de bir öğrencisin ve İstanbul’da yaşamaya çalışan bir gençsin. 2021 yılındaki enflasyonu, alım gücündeki düşüşü, işsizliği hayatında nasıl hissettin?

Duran Turgay: Baktığım zaman geleceğimi kararttıklarını görebiliyorum. Benden ve gençlikten umudu götürdü açıkçası bu yıl. Çünkü evet Türkiye’de bir ekonomik kriz var ancak bu kriz sadece emekçiye var, bunu herkesin bilmesi gerek.

Kapitalist efendiler, sermayelerine sermaye katarken emekçinin cebindeki her bir kuruş azalmaya devam etti. Mesela pandemi süreci yaşandı, bu süreçte birçok insan işsiz kaldı, birçok insan mecburen evde kaldı, işyerlerini kapattı. Birçok emekçi bunu yaparken devlet herhangi bir şekilde bu insanlara yardım etmedi, devletin yaptığı tek şey insanlara bir çuval patates vermek oldu.

Bu süreçte dolar yükseldi ve bununla birlikte her şeye zam geldi. Dolar 18’e çıkarıldı, zenginler kendi dolarlarını bozdurdu sermayelerini artırdı, ardından dolar 11’lere kadar düştü ve olan yine emekçilere oldu.

Dolar yükselip ekmekten suya kadar her şeye zam gelirken, dolar düştü ancak her şeyin fiyatı artmaya devam ediyor. Alım gücünün düştüğü, fiyatların fahiş zamlarla yükseldiği bu dönemde asgari ücret zammı açıklandı. Bu zamma “tarihi bir yükseliş” dediler ama sadece ekmeğin fiyatı üzerinden baktığımız zaman bile asgari ücretin gerçek manada yükselmediği ortada. Şu an ekonomik olarak batmış durumdayız ve bunu onlar da biliyor. Bunları gören gençler de çıkış yolu bulamayıp intihar ediyorlar. İntiharların ilk sebebi elbette umutsuzluk ve gelecek kaygısı.

Devlet öyle bir hale getirdi ki insanları; oy kullanıyorsun oy kullandığın partiye kayyum atıyorlar, üniversiteye gidiyorsun ona kayyum atıyorlar, özgür hissetmiyor kimse. Çünkü kimse, kendi geleceğine dair özgürce bir karar veremiyor.

Bu nereye kadar devam edecek? Kayyum meselesini de biraz açmak istiyorum. Geçen yıl Boğaziçi Üniversitesi’ne atanan kayyumun ardından büyük bir direniş sergilendi. Bu direnişle birlikte yoğun bir gözaltı saldırısı ve tutuklamalar oldu. Ancak direniş tüm bu saldırılara rağmen devam etti.

Baktığımız zaman devletin kayyum pratiği tabii ki ilk değildi. HDP’li belediyelere de birçok kez atandı ve o kayyum süreci devam ediyor. Kayyumun ne olduğunu anlamak için basit bir kayyum pratiğini anlatmak istiyorum. Mardin Kızıltepe’de (Qoser) mahallelerimizin, köylerimizin ismi Kürtçe iken, kayyumların atanmasının ardından bu isimlerin hepsi Türkçe’ye çevrildi.

Bu sanırım durumu özetler. Uğur Kaymaz’ın adını taşıyan bir bulvar vardı şehir merkezinde. Uğur Kaymaz’ın annesi evlerinden çıkıp o bulvarın ismini gördüğünde belki bir nebze olsun acısı hafifliyordu. Ancak kayyum o bulvarın ismini bile çok görerek bulvarı yıktılar. Yani artık burada oy kullanmanın tek başına bir işe yaramadığını herkesin anlaması gerekiyor. Oyumuza da kayyum atıyorlar. Bizim gençlik olarak örgütlenip, haklarımızı savunmamız gerekiyor. Gençliği bu saldırılarla yıldırmak istiyorlar ama bizim için korku yerine direniş ve örgütlenme gerekli.

 

“Halkın tüm saldırılara rağmen sözünü söylediği bir dönemdeyiz!”

– Bu saldırılara karşı da 2021 yılında birçok direniş gerçekleşti. Ocak ayında, başlayan Boğaziçi Direnişi, yine kadınların İstanbul Sözleşmesi’ni savunma iradesini göstermesi bunlardan biri. Bu yoğun saldırılara ve süreçlere karşı gençliğin iradesini ortaya koyarak nasıl bir direniş sergilendi -ki bunların bizatihi aktörlerinden biri YDG idi. Siz bu direniş sürecini nasıl gördünüz?

Şifanur Çetin: Şahsen ben çok olumlu bakıyorum yani bu bana güç veriyor, cesaret veriyor. Olan onca şeye rağmen; onca baskıya, onca zulme, onca görmezden gelmeye, bile bile her şeyi gözümüzün önünde yapmalarına rağmen, bu kitleyle-bu birliktelikle hareket etmek neden var olduğumun bilincine vardırtıyor beni.

Geçtiğimiz yılda da zaten alanlarda birçok kez ses çıkarmamız bunun örnekleriydi. Ki birçok örnek var, ancak en yoğun hissettiğim yer Newroz’du. Çok coşkulu ve güzel geçti. Evet, yasaklamaya çalıştılar, ancak binlerin iradesine engel olamadılar.

Geçtiğimiz yıl dediğim gibi 1 Mayıs’ı bize yasakladılar, bunun üzerine İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılmasına karşı isyan eden kadınlara Taksim’i yasakladılar. Ancak biz de tüm yasaklara, baskılara karşı kadınlar olarak, işçiler olarak, gençler, LGBTİ+’lar olarak direnerek sözümüzü söyledik. Kadınlar olarak 1 Temmuz’da İstanbul Sözleşmesi’ni savunmak için Taksim’de polis barikatlarını zorlayarak kararlılığımızı göstermiş olduk.

Yeni Demokrat Gençlik (YDG) olarak bu süreçlerde vardık ve bu eylemlerin bize hareketlilik kattığını söyleyebilirim. Çalışmalarımızı da bu yönde sürdürüyoruz. Halkın tüm bu saldırılara ve baskıya rağmen sözünü söylediği bir dönemdeyiz ve biz de YDG olarak halk gençliğinin sözüne kulak verip çalışmalarımızı yoğunlaştıracağız.

– Geçtiğimiz yılın eylemleri, direnişleri göz önünde bulunduracak olursan bu süreci tersine çevirecek bir gençlik hareketi senin için ne anlam ifade ediyor?

Duran Turgay: Yani bence örgütlü bir gençlik, direnen bir gençlik her şeyi değiştirebilecek durumda ama buna da destek olmak gerekiyor. Yani öyle evinde oturup da gençler yapsın, şu yapsın, devrimciler yapsın diye bir şey yok, herkesin bir şekilde bir şeyler yapması gerekiyor. Yani Şifa arkadaşın da değindiği gibi 1Mayıs’ ı yasakladılar ama Newroz’u kutlayabildik.

Mesela hep bir direniş hali var aslında ülkede. Ama bu mevcut direniş halini daha da büyütmek gerekiyor. Bir an önce bilinçlenip mücadeleye ve mücadele yürütenlere destek olmak gerekiyor.

Bilinçlenmek de aslında bir nevi devrimcilere de bizlere de düşüyor. Halkı bilinçlendirmek istiyoruz. Ama halk öyle bir korku içinde ki yani bugün iktidarlar tarafından öyle bir korkutulmuş ki elimizdeki bildirileri bile almaktan çekinir olmuşlar.

Yani Anayasa’da halk verilen hakkı kullanmaktan dahi çekiniyor insanlar. Anayasanın Madde 34’ünde silahsız ve saldırısız bir insan izin almadan istediği gibi yürüyüş, protesto düzenleme hakkına sahiptir. Ama bunu yaptığımızda hep bir polis baskısı, saldırısı ve bir faşist baskı hissediyorsunuz. Bundan dolayı halk korkup meydanlara çıkmıyor. Aslında korkmayıp, birlik olursak, hepimiz birden meydanlara çıkarsak ne polis ne iktidar, hiç kimse önümüzde duramaz.

Bir an önce birlik olup, bizi ezen, düşüncelerimizi öldüren, geleceğimizi öldürenleri tahtlarından indirmeliyiz. Bir an önce meydanlara dökülüp bilinçlenmeliyiz, birlik olmalıyız.

Yine bu yıl katledilen Deniz Poyraz var. Faşist bir katil tarafından katledildi.

Onun şahsında bir kez daha direneceğimizi yineliyorum. Onlar vurdukça hep daha ileri, hep daha ileri gideceğiz. Şöyle güzel bir söz vardır: “Ben susarsam sen susarsan nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa.

Ben inanıyorum ki elbet bir gün istediğimiz bir noktaya varacağız. Mutlaka kazanacağız!

 

“Geleceğimizi zenginlere yedirmeyeceğiz!”

– YDG’ de 2021 yılında bir kampanya sürecini geride bıraktı.  YDG’nin kampanyasını nasıl görüyorsun ve YDG olarak önümüzdeki sürece dair neleri planlıyorsunuz?

Şifanur Çetin: YDG olarak aylardır “Geleceği Zenginlere Yedirmeyeceğiz” şiarı ile bir kampanya çalışması yürüttük. Geçtiğimiz yıl ile kampanyamız aslında çok özdeşti ve hala daha on yıl sonra da yirmi yıl sonra da aslında özdeşleşebilecek bir kampanya baktığımız zaman.

Çünkü sürekli zenginler tarafından işçi sınıfı sömürülüyor ve buna karşılık geleceğini yedirmek istemeyen bir cephe var; işçiler, gençler, LGBT+’lar ve ezilenler elbette. Kampanya süreci öncesi yoğun eğitim çalışmaları gerçekleştirerek kampanyaya hazırlandık öncelikle. Bu süreçte ise YDG dergimizi çıkararak temelimizi oluşturduk. Tabii şiarımız “Geleceğimizi Zenginlere Yedirmeyeceğiz” iken, bunu genişleterek “Geleceğimizi Patriyarkaya Yedirmeyeceğiz” ve “Geleceğimizi Kayyumlara Yedirmeyeceğiz” şiarlarını da kullandık.

Kampanya sürecinde birçok bildiri dağıtımı gerçekleştirip işçi sınıfı ve gençlikle biraraya geldik. Yine işçi sınıfının yoğunlukta olduğu Esenyurt, Sefaköy gibi alanlarda çalışmalarımızı yoğunlaştırıp afiş ve stickerlarımızı yapıştırdık.

Kayyuma karşı ise Boğaziçi’nde birçok çalışmalar gerçekleştirdik. Keza 24 Ekim 2021’de İşçi-Emekçi Mitingi’nde YDG olarak imzacı olup, pankart ve dövizlerimizle mitinge yerimizi aldık. Bu da bizim için iyi bir süreç oldu. Halkın yoğun olduğu metrobüs duraklarında ve merkezlerde dağıttığımız bildirilere karşı geri dönüşler olumluydu açıkçası. Yoğun bir kampanya sürecini geride bıraktık diyebilirim.

Ama tabii bizim de sürece karşı bir direniş refleksi vermemiz lazım ve bunun doğalında kendi içimizde de yenilikler, dönüşümler yapmalıyız. Evet bu kampanyayı bitirdik ama biz yine geleceğimizi zenginlere yedirmeyeceğiz şiarıyla devam edeceğiz.

İddiamızı koruyoruz daha da yoğun bir şekilde. Bu kampanya süreci bize hareketlilik kazandırdı aynı zamanda. Birçok yerden tanışmışlıklar, bağlar kurduk. Çünkü kampanyamız halkla aramızda bir bağ kurdu. Bu bağlardan devam edip bu hareketliliği örgütsel güce dönüştürmeyi hedefliyoruz.

– YDG bir kampanya süreci önüne koydu. Şifanur “halkla aramızda bir bağ kuruldu” dedi. Bunu nasıl geliştirmeyi düşünüyorsunuz?

Duran Turgay: Şu anda yaptığımız sadece kendi hakkımızda değil, gençler olarak sadece kendi geleceğimizi değil emekçi, ezilen halkın da geleceğini kazanmak için çabalıyoruz. Bu süreçte elimizden gelen her şeyi yapıyoruz açıkçası.

Sürece dair yazılarımızı yazıyoruz, bildiri dağıtımı gerçekleştiriyoruz, eylemler gerçekleştiriyoruz, zamlara ve enflasyona karşı protestoları örgütlüyoruz. Bunu devam ettirmek için de bir çağrı olarak gençlerin katılmalarını istiyorum, birlikte mücadele edersek kazanırız.

Son olarak şunu söylemek istiyorum; gelin birlik olalım mutlaka kazanacağız!

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu