EmekGüncel

SÖYLEŞİ | Bakırköy Belediyesi İşçileri Sıfır Zamma Karşı Grevde!

CHP’li Bakırköy Belediyesi ile Türk-İş’e bağlı Belediye-İş Sendikası 2 No’lu Şube arasında süren Toplu İş Sözleşmesi’nde (TİS) uzlaşma sağlanamamasının ardından örgütlü 350 işçi, 25 Ekim günü Bakırköy Belediyesi önünde greve çıktı.

TİS masasında uzlaşma sağlanamamasının nedeni ise Ankara’da “TÜİK’in rakamları gerçek değil, gerçek enflasyon yüzde 50” diyen CHP’nin, Bakırköy’de TÜİK’e bile rahmet okutacak düzeyde yüzde sıfır zam önermesiydi. Bununla birlikte sendika, 2019 yılından itibaren geriye dönük haklarının da verilmesini talep etti. Ancak Belediye yönetimi ve başkan Bülent Kerimoğlu her fırsatta bu taleplere kulak tıkayarak işçiyi dinlemedi. İşçiler de greve çıktı.

Biz de Özgür Gelecek gazetesi olarak grev alanında Belediye-İş Sendikası İstanbul 2 No’lu Şube Başkanı Savaş Doğan ile TİS sürecini, belediyenin grev kırıcı tarzını ve grev alanındaki dayanışma ruhunu konuştuk.

– Bakırköy Belediyesi’yle oturduğunuz TİS masasında Belediye taleplerinizi kabul etmedi. Neler yaşandı?

– TİS sürecinin 2020 yılının Mart ayının başında başlaması gerekiyordu. Haksız bir üye sayısıyla DİSK’e bağlı Genel-İş Sendikası, buradaki sürece itiraz etti. 350 tane üyemizin olduğu yerde, DİSK Genel-İş, 10 tane üyesiyle yetki başvurusunda bulunarak bu süreci uzattı. Ardından bir dava süreci oldu ve sürecin sonunda biz Toplu İş Sözleşmesini bakanlığın verdiği yetkiyle elde ettik.

2021’in Temmuz ayında ise TİS masasına oturduk, müzakere ettik. Birçok idari maddede başkan ve üyeleriyle anlaşmıştık ancak iş, ücret kısmına gelince Bakırköy Belediyesi’nde başkan, iki senelik Toplu İş Sözleşmesi’ne yüzde sıfır zam önerdi. Biz de bunun üzerine greve çıktık. Biz tabi grevi bir amaç uğruna yapıyoruz. 25 Ekim 2021 tarihinden bu yana da grevimiz devam ediyor.

– 2019 yılından itibaren geriye dönük ücretler ile ilgili bir talebiniz oldu. Bu talebe nasıl yanıt verildi?

– 2019 yılından itibaren sözleşmeyle almamız gereken haklarımızı henüz alamadık, tabi bu sözleşme bittiğinde geriye dönük de farklarımız oluşuyor ancak başkan hem ücret konusunda hem de oluşan fark konusunda vermemek taraftarı.

Bu belediye başkanın da üyesi olduğu parti, Ankara’da, Türkiye gündemindeki gerçek enflasyonun yüzde 50 olduğunu söylüyor. Belediye başkanı TÜİK’in açıkladığı enflasyon rakamlarını dahi gerçekçi bulmuyor, buna rağmen bize yüzde sıfır zam öneriyor. Bu partinin Ankara’daki söylemiyle belediyedeki pratiği uyuşmuyor, aksine çelişiyor. CHP, “Türkiye’yi yönetmeye talibiz” diyor, oylarının da yükseldiğini görüyoruz ama Türkiye’yi yönetmek Bakırköy’ü yönetmekten geçiyor, Bakırköy’ü yönetemeyen bizce Türkiye’yi de yönetemez.

Biz bunu da her platformda dile getiriyoruz ve dile getirmeye devam edeceğiz. Türkiye’yi yönetmeye talip olanlar Bakırköy’deki meseleyi çözmüyor ve görmüyorsa, bu bizim için çok gerçekçi bir anlam taşımıyor.

 “Belediye Başkanı işçiyi aşıyla, ekmeğiyle tehdit ediyor!”

– Belediye Başkanı’nın grevi boşa düşürmek adına da söylemleri oldu. Sizin söylemlerinizin asılsız olduğu ve sözleşmeye yanaşmadığınız yönünde. Bunlara ilişkin ne düşünüyorsunuz?

– Belediye Başkanı’nın bu süreçte yaptığı şeyler asla masaya davet değil ve sadece grev kırıcı anlamına geliyor. İşçiyi aşıyla, ekmeğiyle tehdit ediyor. Bu sürecin bitmesi için bir uzlaşma ve ona yönelik bir tavır göremiyoruz belediye başkanında.

Tabi bu da bizi üzüyor, sosyal demokrat bir anlayışı olduğunu söyleyen bir belediye başkanının pratiği-söylemleri çelişiyor kendisiyle. Belediye Başkanı bize asla o söylediği zammı vermedi, ücret kısmında herhangi bir iyileştirme yapmadı, tutumu ve davranışları çok katı, davranışları da TİS masasına davet etmeye değil grevi dağıtmaya ve bitirmeye yöneliktir. Başkan bizi Ankara’da AKP önüne davet ediyor ancak biz Ordu’da da greve gittik, Gaziosmanpaşa Belediyesi’nde de greve gittik.

AKP veya CHP belediyesi fark etmiyor, bugün de Bakırköy’de haklarımızı talep etmek için aynı şekilde en demokratik hakkımızı kullanarak bir grev sürecini hep beraber sürdürüyoruz.

– Röportajın başında Genel-İş Sendikası’nın süreci uzattığını söylemiştiniz. Bu nasıl oldu?

– Genel-İş, bizim burada 350 tane üyemizin olduğu yerde on tane üyesi ile hiç gerçekçi olmayacak bir şekilde “çoğunluk bizde” diyerek Çalışma Bakanlığı’na yetki başvurusunda bulundu. Tabi bu bahsettiğim şey de süre aldı. Bizim iki sene sözleşme yapamamamız, Genel-İş’in bu bahsettiğim süreciyle alakalı bir durum. Ama sonuçta Çalışma Bakanlığı kimin üyesi fazlaysa sözleşme hakkını ona veriyor, doğal olarak sözleşme hakkını bize verdi. Ama o geçen itiraz süresindeki mahkemelik süreç kayıp oldu.

Şimdi buradaki mağduriyeti yaratıyorlarmış gibi bu işi bu noktaya getirdiler, bunlar yetmiyormuş gibi biz burada onurlu bir mücadele verirken onlar yine aynı durumu Avcılar’da yaratmak için Avcılar’da örgütlenmeye çalışıyorlar. Bu sınıf mücadelesi veya işçinin hakkını savunmak değil işçiye ihanettir. Bunu hem Avcılar’da hem de Bakırköy’de yaptığını görüyoruz.

– Buradaki direnişin ilk gününden itibaren devrimci, demokratlar ve direnişçi işçiler grevi ziyarete geldi. Dayanışmaya dair ne söylemek istersiniz?

– Burada ilk günden beri bu mücadeleyi kazanacağımıza olan inancımız tam, kesinlikle “biz kazanacağız” diyoruz.

Burada işçinin greve çıkmasıyla beraber il dışından da bize desteğe gelen ve İstanbul’da da çok sayıda sınıf dayanışması gösteren dostlarımız oldu. Biz şunu söylüyoruz, işçinin asla ekmeğinden başka kaybedecek hiçbir şeyi yok ama bununla birlikte şunu da özellikle söylüyoruz; işçilerin birleşmesi lazım. Kimin doğru, kimin yanlış, kimin işçi dostu, kimin işçi düşmanı olduğunu görmemiz lazım. Bir de tabii ki buna karşı da birlikte mücadele vererek, yan yana durarak işçiye karşı kim düşmansa ona karşı kalkan olmak için bir arada olmamız lazım.

Bu ülkede kim işçiyi görmezden gelirse, iktidar olma şansı çok zayıf, biz buna inanıyoruz ama bunun için işçilerin birleşmesi ve birlikte mücadele etmesi gerekiyor. Biz işçileri dayanışmaya, birlikte olmaya davet ediyoruz.

– Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

– Bu mücadelede geri adım atmamız asla söz konusu değil, işçi sınıfı Türkiye’de hep ezilen kesim oluyor. Şu anda asgari ücret gündemde mesela. Asgari ücret söylemi bile işçiye bir hakaret. Aslında işçinin geçinebilecek bir ücret olması gerekirken, insanca yaşanabilir bir düzeyde olması gerekirken, asgari ücret söylemi aslında işçiyi ne kadar küçük gördüklerini gösteriyor.

Asgari ücretin karşılığı “sen bununla yetin” demektir. Onun için biz insanca yaşanabilecek bir ücret talep etmek zorundayız, bunu da bizi yönetenlere hissettirmek gibi bir zorunluluğumuz var.

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu