DerlediklerimizGüncel

NUBAR OZANYAN |Savaşla beslenen suçlular

Erdoğan; İsmail Enver, Mehmet Talat ve Mustafa Kemal’in öğrencisi olarak belli ki sınıf terbiyesini iyi almış; öncülleri olan öğretmenlerinin bitirip tamamlayamadıkları katliamları bir görev olarak önüne koymuş durumdadır.

Soykırım devleti, suç örgütü gibi çalışmaya devam ediyor. Savaş ve işgal üzerine kurduğu “savunma” politikası ne ülke halklarını, ne de dış kamuoyunu inandırabiliyor.

İşgal ve saldırı için destek arayan ve güven isteyen AKP-MHP hükümeti bir uçuruma dönüşen diplomasi trafiğiyle de bir sonuç elde edemedi.

Irak ve Suriye’ye sınır ötesi operasyonu için Meclis Genel Kurulu’nda yapılan oylamaya CHP, HDP ve TİP hayır oyu verdi. CHP’nin bu tutumuna motivasyon kazandıran, elbette Kürt meselesinin demokratik çözümünde gidilen değişiklik değildi. Başka saiklerden beslenen bu tutum, Kemalist cephenin ortak tutumunda oluşan bir sarsılmadır ve bir devlet krizine işaret etmektedir.

İttihatçı zihniyet ve soykırımcı gelenek

İttihat-Terakki ve Kemalist hükümetlerin yüz otuz yıldır bitmeyen sınır güvenlik sorunu bir türlü “güvenli” duruma dönüşemiyor. Sınır boyunca araları neredeyse birkaç kilometreye kadar düşen kalekollar, termal kameralar veya hendek-kanal açmalar da sınır bölgelerini “güvenli” hale getiremiyor.

Yalan ve aldatmaca üzerine kurulu propagandalarıyla artık halkı inandırmakta zorlanan Erdoğan, ne işsizliğe çare bulabiliyor, ne de yoksulluk sorununu çözebiliyor. Savaş çığırtkanlığı ve işgalle çözüm arayan Türk egemenleri çürüyor ve toplumu da çürütmeye devam ediyor.

Yüz altı yıl önce sınır bölgelerinde yaşamayan Ermeniler, “güvenlik sorunu yaratıyor” (!) bahanesiyle soykırıma maruz kaldılar. Ermeni Soykırımı’nı gerçekleştiren İttihat-Terakki hükümetinin devamı olan AKP-MHP hükümeti, şimdi de Kürt soykırımı için Suriye ve Irak sınırlarının güvenliğini bahane ederek, bu kez Kürt kanı akıtmak istiyor.

Bir asırdan fazla zaman geçmesine rağmen “güvenlik sorunu” dışında ciddi hiçbir gündemi olmayan TC devletinin aklı, soykırım için, eli işgal için çalışıyor. Erdoğan’ın uluslararası manevra alanı her geçen gün azalıyor. “Terör ve güvenlik” politikasında her dönem CHP’den aldığı desteği bile bu kez alamadı. Ülke içinde toplumsal desteği önemli oranda yitirdi.

Hukuksuz savaş politikasından, sınırsız saldırı ve ölçüsüz soykırımdan başka bir şeye aklı çalışmayan Erdoğan, çaresizlik içinde her geçen gün daha fazla krizin ve çözümsüzlüğün içine gömülüyor. Hiçbir konuda istediği ve beklediği sonucu alamıyor. Alamayacağı da gelişmelerle ortadadır. Savaş ve işgale hukuksal kılıf bulmaya çalışan Erdoğan, Kuzey-Doğu Suriye Özerk Yönetim topraklarında ortaya çıkan demokratik yapılanmayı imha ve yok etmek istiyor. Kürt’ün, özgür ve huzur içinde yaşamasına tahammül edemiyor.

Bu barış ve demokrasi düşmanları sadece Türkiye halkının baş düşmanı değildir. Aynı zamanda Ortadoğu halklarının da baş düşmanıdır.

Ermeni-Rum-Süryani-Kürt düşmanlığı üzerine kurulan, homojen Türkiye yaratma-yaşatma ideolojisi doğrultusunda düşmanlık, savaş, işgal, soykırım, sürgün, açlık dışında başka bir yol açma, ya da bulma şansları yoktur. Çünkü Türk komprador sermayesi halkların ve emekçilerin kanı üzerine inşa edilmiştir. Ağır sömürüden başka bir yol bilmeyen sermayenin kandan beslenmekten başka gıdası yoktur.

Zulme karşı duran, aykırı ses çıkaran herkesi açlık ve terörle terbiye etmeye, zindan ve işkenceyle boyun eğdirmeye çalışıyorlar. Erdoğan; İsmail Enver, Mehmet Talat ve Mustafa Kemal’in öğrencisi olarak belli ki sınıf terbiyesini iyi almış; öncülleri olan öğretmenlerinin bitirip tamamlayamadıkları katliamları bir görev olarak önüne koymuş durumdadır.

Soykırımcı devlet yeni işgalllere hazırlanıyor

Soykırımcı İttihatçı-Kemalist hükümet, Serêkanîyê, Grê Spî, Efrîn işgalleri bitmeden yeni bir işgal hareketine hazırlanıyor. Eyn Îsa’yı, Tıl Rifat’ı, Til Temîr’in köylerini bombalıyor. Sınıra asker ve ağır silah yığınağı yapıyor. Yine ölüm ve sürgün yollarına düşmüş göçmenler, yine geride mezarlıklarda babalarını-annelerini-kardeşlerini arayan yetim çocuklar bırakmak istiyor.

İşgalci ve soykırımcı saldırılara karşı durmak, işgale “hayır!” demek için harekete geçmek, en başta Türkiyeli işçi-emekçi-kadın ve gençlerin görevidir. Demokratik özerk topraklarda barış ve huzur içinde yaşayan halkları imha ve yok etmeye yönelik kalkan eller tutulmalı ve hesap sorulmalıdır. Hiç kimse örgütsüz bir şekilde acısına çare, yaşadıkları sorunlara çözüm bulamaz. Acıları bir ırmak gibi birleştirip öfkeye, sağlam bir bilince ve eyleme dönüştürürsek kazanabiliriz.

Çözüm, daha fazla örgütlenme ve mücadeledir

İşte bu yüzden daha fazla örgütlenerek işgal ve soykırım hazırlıklarına, kimyasal silah kullanımına dur demeliyiz. Daha fazla kimyasal silah kullanımı ile halkların, gerillaların, çocukların, doğanın katledilmesine seyirci kalmamalıyız. Faşist TC devletinin “beka sorunu” adı altında bölge halklarına yönelik işgal ve ilhak saldırılarına, Erdoğan’ın kendi çıkarı için halkları ateşe atmasına dur demeliyiz. Savaş, saldırı ve işgal yangınını söndürecek fırtınada herkes birer damla olmalıdır.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu