Makaleler

Metal Grevine Dair Notlar…

Bursa’da başlayan ve birçok şehri saran metal grevi devam ediyor. Grev Bursa’dan sonra Gebze, Eskişehir, İzmir, Ankara, Sakarya, Gölcük, Aksaray, ve İnönü gibi merkezlere yayıldı. Grevin kıvılcımını çakan ve asıl kitlesel gücünü oluşturan Bursa Renault ve Tofaş’ta anlaşmaya varılsa da metal işçilerinin öfkesi bitmedi.

Greve yeni dahil olan fabrikalarda Türk Metal’den istifalar devam ederken işçiler bir yandan da Renault ve Tofaş gibi kazanımlar elde etmek istiyor. Belli başlı fabrikalar greve başladığında birbirleri arasında belli bir iletişim ve dayanışma olsa da esasta birbirlerinden bağımsız bir biçimde grev süreçlerini yürüttüler. Bu tekil hareket ediş greve giden metal işçilerinin en önemli eksikliklerinden birini teşkil etti. Tofaş’ın anlaşmaya varmasıyla “anlaşma” basıncı artmaya ve işçiler arasında farklı eğilimler artarak moral bozuklukları baş göstermeye başladı. Söz konusu tekil hareket tarzı tersinden grevin birkaç hamlede bastırılamamasında da etkili oldu. Tofaş ve Renault anlaşmaya vararak çeşitli iç tartışmaların içinde boğulmaya çalışılırken yeni greve giden fabrikalar sürecin daha başlangıcını yaşıyor gibiydiler. Fabrikalar arasında direniş, dayanışma ve ortak karar alma noktasındaki tekillik, belli moral bozukluklarının da bir veya birkaç fabrikayla sınırlı kalmasına hizmet etmiş oldu.

Grevin en önemli dezavantajı; bu tekil harekete paralel işçilerin kendilerini dayanışma gösterebilecek güçlere kapatmasıydı. İşçiler birbirlerine ve kararlılıklarına güveniyorlardı, patronlar ve Türk Metal ise burjuva ayak oyunlarına ve yönetme kabiliyetlerine… Doğal olarak süreç uzadıkça birçok taktik devreye girmeye ve işçilerde belli bir çelişki ortaya çıkmaya başladı. Sürecin uzaması esasta patronlar için zararlıydı; üretim durmuş, büyük bir ekonomik zarar oluşmuştu. Fakat ilerleyen günlerde taşeron, geçici işçiler ve kırılan işçiler üzerinden üretime başlama gibi bir taktikle ortaya çıktı patronlar.

Bunun anlamı “sizsiz de üretim yapabiliriz, böyle giderse işten atılacaksınız”dı. Oysa üretimi başlatma girişimleri gerçekte bir blöften ibaretti, patronlara ilaç olması söz konusu bile değildi. İşçiler de bunun az çok farkındaydılar ancak ileriye dair perspektifleri ve patronların taktiklerine karşı deneyimleri zayıftı.

Günler uzadıkça işçilerde oluşacak yorulmanın önüne geçebilecek belli başlı adımlar vardı: Fabrikalar arası ortak karar ve dayanışmanın sağlanması; üretim başlatma girişimlerinin fiili olarak engellenmesi; fabrikalar önünde toplumsal desteğin örülerek grevin moral ortamının katbekat güçlendirilmesi ve işçilere belli deneyim ve önerilerin canlı bir biçimde aktarılabileceği bir diyalog zemininin oluşturulması… Ancak işçilerin var olan bilinç ve şekillenişleri henüz birçoğunu yerine getirecek yeterlilikte değildi.

Belli başlı fabrikalarda işçiler gerçekleştirdikleri grevi sadece kendileriyle sınırlı tutarak, grevi de sadece ekonomik mücadele alanında tutarak karşılarındaki örgütlü siyasal güce karşı bir zaafiyet taşımış oldular. Amaçları, grevlerine “siyaset karıştırmamak”tı. Oysa işin ucunda MESS, Koç, Türk Metal Sendikası, uluslararası şirketler ve “dost” görünen polis ve Valilik vardı. Metal grevi bir kez daha ekonomik alanın siyasal alana taşındığını ve siyasal alandan da mücadelenin yanıtlanması gerektiğini göstermiş oldu.

Firmaların üretim zararları bir yana işçilerin grev pratiği ve Türk Metal gibi bir sendikayı birçok yerde sıfırlamış olmaları egemenler için başlı başına bir güvenlik tehdididir. Türk Metal herhangi bir sendika değildir. Egemenler için stratejik bir sektörde, büyük bir işçi kitlesini kontrol altında tutan ve metal sektöründeki ücretli kölelik koşullarını belirleyen çetevari örgütlenmiş bir yapıdır. Bağlı olduğu yer ise MESS ve devlettir. Bu kontrol mekanizmasının devre dışı kalması patronlar için büyük bir tehdittir. Metal sektöründe, söz konusu büyük işletmeler işçileri kontrol edecek bir sendika olmadan çalışamazlar ve zaten çalışamıyorlar da… Fakat sadece patronlar değil işçiler de kendi sınıf çıkarları gereği bu işyerlerinde sendikasız çalışamazlar.

İşte tıkanma noktasını da burası oluşturuyor.

Tofaş’tan başlayarak şimdi Türk Metal’in (Türk İş) yerine Çelik İş (Hak İş) geçirilmeye çalışılıyor. İşçiler açısından bu sendikaların durumu al birini vur ötekinedir. Bir de Birleşik Metal İş (DİSK) seçeneği var ancak işçilerin önemli bir bölümü bu sendikaya uzak oldukları gibi sendika da gerçek bir alternatifi oluşturmuyor.

Şu bir gerçek ki metal işçileri için sendikasız kalmak daha da geri düşmek, yok olmak anlamına geliyor. Ancak şu veya bu sendikaya geçme tartışmasından daha çok şu an grevin gidişatına odaklanmak ve dayanışmayı örmek gerekiyor. Eğer bir tartışma yürütülecekse bu tartışmanın yeni bir işçi hareketi ve sendikal oluşuma yöneltilmesi daha doğrudur.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu