GüncelMakaleler

Mao’da Felsefenin Temel Sorusu-2 

"Mao’nun tüm açıklamaları ve çözümlemeleri diyalektik materyalist ve tarihsel materyalist teoriye göre olmuştur. Bu nedenle Mao; “pratiği fikirlere göre değil, fikirlerin oluşumunu maddi pratiğe göre”14 açıklamıştır."

Felsefenin bilgi sınırı, insanın toplumsal faaliyetinin toplamı kadardır.  Ancak, çarpıtma yoluna gidenlerin ya da anlamayanların felsefesi; insanın toplumsal pratiğinin bilgi sınırını geriye çekerek ya idealizmin çukuruna gömüyorlar ya da mekanik materyalizmin dar sınırları içine sıkıştırıyorlar.

Mao’nun yukarıdaki açıklaması, Marx’ın, Kapital 1. Cildin “Almanca İkinci Baskıya Sonsöz”ünde söyledikleriyle örtüşür:

Benim için ise, tersine, fikir maddi dünyanın insan aklında yansımasından ve düşünce biçimlerine dönüşmesinden başka bir şey değildir.”7

Mao, materyalist bilgi teorisini açıklarken, algısal bilgiden ussal bilgiye nasıl ulaşıldığını ve materyalist bilgi teorisinin nesnel gelişimini, Pratik Üzerine adlı makalesinde örnekler vererek açıklar ve bu konuda Marksizm’in hazinesine önemli katkılar yapar. Bunlar, Marksistler için önemli açıklamalar olmasına karşın, Mao’da “idealizm” arayanlar için hiçbir şey ifade etmez. Çünkü onlar, diyalektik materyalist felsefeyi dar kalıplar içine sokarak mekanik materyalistlerin kapısından içeri bakarak yorum yaparlar.

Mao’dan;

  1. b) “Ussal bilgi algısal bilgiye dayanır, ama algısal bilginin de ussal bilgiye vardırılması gerekir; diyalektik materyalist bilgi teorisi budur. ….

“Eğer diyalektik materyalist bilgi hareketi ussal bilgide duracak olsaydı, sorunun yalnızca yarısı çözülmüş olurdu. Üstelik Marksist felsefeye göre bu, sorunun daha az önemli olan yarısıdır. Marksist felsefe, işin en önemli yanının, nesnel dünyanın yasalarını kavramak ve böylece nesnel dünyayı açıklayabilir duruma gelmek değil, bu yasalara ilişkin bilgiyi dünyayı değiştirmek üzere etkin bir biçimde uygulamak olduğunu savunur.8

Bu görüşler Mao’ya ait. Ancak, bu görüşler inkarcı mekanik dogmatikler tarafından yok sayılıyor ve Mao’da var olana “yok”, kendilerinde “yok” olana ise “var” dememizi bizden bekliyorlar. Her ne kadar Hegel, “yok” “var”ın “karşıtı”dır dese de, mekanikler; “nasıl olur da olmayan bir şey varın karşıtı olabilir” diyerek, materyalist felsefeyi güdükleştirme, düşüncenin diyalektiğini ise “hareket”siz bırakmayı ve bu hareketsizliği ise materyalist diyalektik olarak yansıtmaya çalışıyorlar.

Oysa, diyalektik; madde ve düşünce hareketinin bilimidir. Nesnelerin ve onların yansımalarının hareketinin sıradanlaştırılması, daha baştan, nesnel dünyanın yasalarının kavranmasının önünün tıkanılmasının yöntemini seçmek demektir.

Beş şık olarak, yukarıda sıralanan görüşler, aynı zamanda Mao’nun, düşüncenin diyalektiğinin açıklamasıdır. Mao, düşünceyi gerçeğin biricik yaratıcısı olarak ele almaz, tersine, gerçeğin açıklaması olarak ele alır. Çıplak gerçeğin kendisi, yani maddenin hareketi nesnel diyalektikse, onun beyine yansıması ve düşünce olarak ortaya çıkması ise öznel diyalektiktir.

İşçi sınıfına, sınıf bilincinin dışarıdan götürülmesi, emek-sermaye çelişmesinin nesnel olmadığı anlamına gelmez. Bu, kapitalist toplumun nesnelliğinden kaynaklanırken, bu nesnelliğin diyalektiğidir. İşçi sınıfına dışarıdan bilinç verilmese de, emek-sermaye çelişmesi vardır ve bu çelişme burjuvazi ile proletarya arasındaki sınıf savaşımını anlatır. Bu çelişkiyi kapitalist üretim ilişkileri yaratır. İşçi sınıfının bu savaşımı daha ileri götürmesi ve bu çelişmeyi, tam yerine, siyasal iktidarı alma mücadelesine dönüştürmesi için ona dışarıdan sınıf bilinci taşınması gerekir. İşte, bilinç götürme işi ise diyalektiğin öznelliği ile ilgilidir. Engels’in felsefenin temel sorunu; “varlıkla düşünce ilişkisi” dediği şey de budur.

Mekanik materyalistlerin bilince çıkaramadıkları ve varlık-düşünce ilişkisinde eksik bıraktıkları noktalar bunlardır. Ve onlarda, düşüncenin diyalektiği kaybolmuş ve bilgi, algısallık düzeyi ile sınırlı kalarak, ussal bir aşamaya ulaşamamıştır. Mao’nun belirttiği gibi ussal bilgiye ulaşan bilginin hareketi, pratiği değiştirmek için uygulanmazsa çelişki çözümlenemeyecektir.  Ya da maddenin yansıması olan düşünce, bir yansıma olarak kalır ve tekrar pratiğe geri dönmez.

İşte, mekaniklerin kavrayış biçimleri!

Bu nedenle de Mao’nun Pratik Üzerine adlı makalesindeki derinliği ve açıklamayı bilince çıkarmaktan uzaklar. Oysa, bir basit meta üretiminin açıklamasından yola çıkan Marx, onun basit hareketiyle yetinmedi, bilgiyi derinleştirdi, soyuttan somuta gitti, düşüncenin hareket alanını genişletti ve ortaya kapitalist toplumun bütünsellikli bir analizini, işçi sınıfının bilimini ve daha genel anlamda söylenirse; insanlığın, kapitalizmin köleliğinden kurtulup kendini özgürleştirmesinin bilimini ortaya çıkardı.

Bu bakış açılarının ortaya koyduğu gerçek; herkesin (ve tabi ki her sınıfın) aynı soruna nereden baktığıyla yakından ilgilidir. Baktığı sınıfsal pencereye göre de şeylerin çözümlemelerine gidiyorlar. Yani, tek yanlı. Bir şeye çok yönlü bakma kapasitelerinin sınırını oldukça daraltıyorlar. Birinci eleştiri, mekanikçi-dogmatik orta yolculardan geliyor, ikinci eleştiri ise Hocacılardan. Bu ortaklaşa bakış açısı, onları, Mao felsefesi karşısında; madde ve düşünce arasındaki ilişkiyi mekanik materyalist bakış açısıyla ele almalarında buluşturuyor.

Daha en başta Marx’ın ünlü belirlemesinden kısaca aktardığımız; “İnsanların varlığını belirleyen şey, bilinçleri değildir; tam tersine, onların bilincini belirleyen şey, toplumsal varlıklarıdır” bu belirlemeler ile gözardı ediliyor. Bunu kendileri tekrarlayınca Marksist oluyorlar, Mao tekrarlayınca “hatalı”, “eklektik” ya da “idealist” oluveriyor. Bir kere de olsa aynaya bakmak da yarar var. Çünkü aynı anda aynaya bakan kendinizle kendinizin olmadığınızı görebilirsiniz. Ya da Hegel’in deyimiyle söylersek, aynı anda hem kendin hem de bir başka kendiniz olabilirsiniz.

Ya da bu tür görüş sahipleri Mao’dan, Marx, Engels, Lenin’in bire bir yazı olarak da kopya etmesini bekliyorlar. Mekanik materyalist ve dogmatikler kitabi hareket ederler. Bu nedenle de onlara, Mao’nun açıklamaları, verdiği örneklemeler ve Marksizm’i geliştirici yönleri, kendi sığ düşünsel kapasitelerine ağır geliyor, kabul edemiyorlar.

Ellerine birer cetvel almışlar, ölçüp biçiyorlar. Düşünceleri kısa gelince, kendi düşüncelerini dar kalıplardan kurtarmak ve diyalektik materyalist temelde daha geliştirme yerine, algısal bilginin ussal bilgiye ulaşmasının önüne engeller koyuyorlar. İnsan bilincini algısal bilgiyle sınırlamanın teorisini, materyalist bilgi teorisi olarak önümüze konuyor. “Maddenin hareketini (ve elbette, toplumsal varlığın hareketini) yarıda kesiyorlar” derken, bundan söz ediyoruz.

Anti-Maocu akımların ya da kendilerine ML diye adlandırıp, Mao’yu ML dışında görenler ve de göstermek için özel çaba harcayanlar, Mao’nun “Pratik Üzerine” ve “Çelişmeler Üzerine” adlı makalesi üzerinde de epey gereksiz gümbürtü kopardılar. Bu gürültüyü neden kopardıklarını kendilerinin de anlamadığı açıktır.

Bu çiğ revizyonist gümbürtünün kaynağı Enver Hoca’nın Marksizm’den sapmasıydı. Daha doğru bir tanımlamayla; döneklikti! Ancak, Marksizm’in ortaya çıkışından beri, materyalist diyalektiğe karşı direnen ve onu idealizmle yakınlaştırmaya çalışan akımların varlığı da hiç eksik olmadı. Bu da yine, toplumsal varlığın toplumsal düşünceye ve toplumsal varlık içindeki sınıfların toplumsal düşünce içindeki sınıfsal yansıması olarak görülmelidir.

Mao’nun diyalektik tanımlaması: “Şeylerdeki çelişme yasası, yani karşıtların birliği yasası, materyalist diyalektiğin temel yasasıdır. Lenin, ‘gerçek anlamda diyalektik, nesnelerin özündeki çelişmelerin incelenmesidir’ demişti.9 Ve yine Lenin, “Kısaca diyalektik, karşıtların birliği ilkesi olarak tanımlanabilir ve bu ilke, diyalektiğin çekirdeğidir” demişti.

Ve aynı Mao, karşıtların birliğinin göreceli, mücadelenin de esas olduğunu vurgular. Mao’yu, idealist düşünce tarzına sahip ya da maddeyi esas almıyor diyenlere karşı şunu söyler: “Çünkü bu dünyada hareket halindeki madde dışında hiçbir şey yoktur ve bu hareket belli biçimler almak zorundadır.” 10

Mao’yu idealizmle suçlamaya çalışanlara, yine Mao’dan bir alıntı daha aktaralım ki, kendilerinde var olan, tersten idealizmin kaba yansımalarının ne olduğunu görebilsinler: “…Doğru bilgiye; olgudan bilince, sonra tekrar olguya, yani uygulamadan bilgiye, sonra yine uygulamaya gidiş süreci birçok kez tekrarlanarak varılabilir. Bu, Marksist bilgi teorisidir…11

Mao, ÇKP içindeki küçük burjuva görüşleri eleştirirken; “…Doğru düşüncelerin sosyal pratikten, ama yalnızca pratikten; üç çeşit pratikten, üretim için mücadeleden, sınıf mücadelesinden ve bilimsel tecrübeden geldiğini” vurgular.12

Kavramlarımızdaki her farklılığın nesnel bir çelişmeyi yansıttığı kabul edilmelidir. Nesnel çelişmeler öznel düşüncede yansırlar ve bu süreç, kavramların çelişmeli hareketini oluşturur, düşüncenin gelişmesini sağlar ve insan düşüncesindeki sorunları durmadan çözer.13

Bu alıntılarda Mao’nun maddeyi yadsıdığı ve düşünceye öncelik verdiğine ilişkin bir yaklaşım var mı? Elbette yok. “Bu dünyada hareket halindeki madde dışında hiçbir şey yoktur” diyen birine “idealist” damgasını vurmak ya düşünce zavallılığı ya da kendi idealistliklerini gizlemek amaçlı olabilir. Art niyet ise düşünceden ayrı olmayacağı için, sorun niyet değil, ideolojik duruş ve ondan ayrı olmayan sınıfsal bakış açısıyla ile ilgili olanıdır.

Mao, Çin toplumunu tahlil ederken, öznel düşüncelerden değil, verili koşulların nesnelliğinden hareket etmiştir. Buradan Çin devriminin strateji ve taktiklerini ve her aşamada ve her anda ise siyasal taktikleri yeniden ve yeniden belirlemiştir.

Yani, diyalektiği çok iyi kullanmıştır. Ayrıca, Çin Devrimi’nden sonra da düşünceleri ön plana çıkarıp nesnelliği ikinci plana atsaydı ya da bazılarının dediği gibi, “düşünce belirleyici” mantığından hareket etseydi, önce “demokratik devrim” ve peşinden “sosyalist devrim”e geçilmesini değil, sosyalizmi de atlayıp “komünist toplumu kuralım” derdi.

“Nesnel koşulları her zaman belirleyen düşüncedir”, “alt yapı üst yapının üzerinde şekillenir” biçiminde bir düşünce sahibi olan kişi bunu yapardı ya da böyle bir yöntem izlerdi. Mao’yu “idealizm”le itham edenlerin böyle bir kurgu içinde olmaları da gerekirdi. Ama nedense, Mao, Çin’in somut, yani ekonomik ve siyasal koşullarına göre hareket etmeye özel bir önem verdi. Hem, nesnel koşulları küçümseyen sol dogmatiklerle, hem de nesnel koşulları olduğundan büyüten, özneyi, yani proletaryanın ve köylülüğün gücünü küçümseyen sağcılarla mücadele etti.

Mao’nun bilimselliği, diyalektik materyalist yöntemi ve bu yöntemle ele aldığı sorunları derinlemesine analiz etmesi, açımlaması, bazı dogmatiklerin kaba materyalistlerin hafızasının içine sığmadı. Bunlar hep mekanik materyalist olarak kaldılar.

Oysa, Mao, özneyi ve düşünceyi nesnenin önüne çıkarmadı. Çin’in sosyo-ekonomik koşulların somut analizinden, proletaryanın önüne çözebileceği görevleri koydu. Marx’ın dediği gibi; “insanlık, kendi önüne çözüme bağlayabileceği sorunları koyar”, daha fazlasını değil ve buna eklenebilecek olan şey; insanlık kendi yaşadığı maddi sürecin düşünceleriyle sorunlarını çözebilir. Bu bağlamda, Mao’nun felsefesi, nesnel dünyanın yansıması olmayan düşüncenin değil, tersine, işçi sınıfıyla burjuva sınıfı arasındaki sınıf mücadelesi pratiğinin okulundan çıkmıştır.

17 Ekim Rus Devrimi’nden sonra, burjuva toplumuna yönelik devrimci eleştiri ve pratik değişim, Mao önderliğinde gerçekleşen Çin Devrimi’yle gelmiştir. Lenin’in Marksist felsefesi nasıl ki, Rus Devrimi’ni yaratmışsa, Mao’nun ML felsefesi de Çin Devrimi’ni yaratmıştır.

Birinci devrim, Marksizm’in Leninist ilerlemesini sağlarken, ikinci devrim Marksizm-Leninizm’in Maoist ilerlemesini sağlamıştır. Burjuva toplumunun temeline yönelmiş bu radikal devrimci gelişmelerin reddi mümkün değildir. Yani, Lenin önderliğinde 17 Ekim Devrimi’nin burjuva toplumuna temel eleştirisi neyse, Mao önderliğindeki Çin Devrimi’nin temel eleştirisi de odur.

Mao’nun tüm açıklamaları ve çözümlemeleri diyalektik materyalist ve tarihsel materyalist teoriye göre olmuştur. Bu nedenle Mao; “pratiği fikirlere göre değil, fikirlerin oluşumunu maddi pratiğe göre14 açıklamıştır. Ve Mao’yu “idealist sapma” içinde görenlerin, Mao’nun bu önermenin dışında hareket ettiğini göstermeleri gerekirdi. Böyle bir yaklaşım onlarda yoktur. Oysa, ortada hem teorik hem de devasa pratik gerçeklik vardır.

Enver Hocacı akımlar, Hoca’nın adını kullanmaktan vazgeçmelerine karşın, onun dönekliğinden sonra oluşturduğu revizyonist-mekanik düşüncelerini devam ettiriyorlar.

 

7- Karl Marx, Kapital 1, s. 26, “Almanca İkinci Baskıya Sonsöz “den, Birinci Baskı, Sol Yayınları

8- Mao, age, s. 38, aç Y.K.

9- Mao, age, s. 396

10- Pekin Review No 27, 1971, İki Uç Teorisi adlı makaleden

11- Mao, age, s. 404

12- Mao’nun, Doğru Düşünceler Nereden Kaynaklanır adlı makalesi, 1963

13- Hongq dergisi, 1973, 12. Sayı, Felsefe Üzerine 4 Yazı, s. 53

14- Mao, age, s. 402

 

https://ozgurgelecek30.net/maoda-felsefenin-temel-sorusu-1/?swcfpc=1

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu