GüncelMakaleler

KADINLARIN BİRLİĞİ | “Katledilmeye, Kaybedilmeye Karşı Birbirimiz İçin İsyandayız!”

"Devletin her adımının, politikasının kadınlara dönük daha fazla şiddet ve tehdide dönüştüğü bir dönemde, şiddetle mücadele ve dayanışmanın simge günü olan 25 Kasım kadınların konumlandırılmak istendiği toplumsal zemine yükselttikleri itiraza güç katacak."

Kadına yönelik şiddetle mücadele, kadın mücadelesinin değişmeyen/değişmemesi gereken başlıklarından biri haline geleli epey bir zaman oldu.

Ekonomik, sosyal, kültürel bakımdan pek çok değişkene paralel mücadele dinamik, zemin ve gündemleri de değişkenlik gösteriyor. Bu genelliğin içinde tek değişmeyen, kadınların şiddete karşı örgütlediği mücadele. Söz konusu değişmezlik hali, kadın örgütlerinin bir zorunluluğu halini aldı. Bu zorunlulukta, şiddetle mücadele de kendi sınırlarını aşan bir politik sürekliliğe ve çok yönlü bir pratiğe ihtiyaç olduğunu gösteriyor.

Şiddetin gelmiş olduğu boyut, çetelesini tutmakta güçlük çektiğimiz kadın katliamları, katillerin korunup aklanmasında erkek devletin net ve sürekli tutumu, fail erkek-polis-yargı işbirliğiyle bütünlük kazanan erkek egemen devlet yaklaşımı, söz konusu ihtiyaç ve zorunlulukları kadınlara, kadın örgütlerine hatırlatıyor aslında.

Erkek egemen iktidarın kadın düşmanı politikaları, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı, kadın katillerine uygulanan indirimler dahası bu indirimleri uygulama gerekçeleri, tacizci-tecavüzcüler korunurken karşı çıkan kadınların her koşulda cezalandırılması, medyanın yine erkek devlet eli ile kadın katliamlarını aşk, sevgi kisvesi altında servis etmesi, kadın katliamlarını “politik bir mesele değildir, politikleştirmeyelim” diyerek münferit gösterme derdinde olan AKP’liler, Çilem Doğan örneğinde olduğu gibi hayatta kalmak için kendini koruma hakkını kullanan kadınların yargı eliyle cezalandırılması… Bütün bunlar şiddeti sıradanlaştırmaya, gündelikleştirmeye çalışan erkek aklın ürünü.

Temel dert ise şiddete karşı gelişen kadın mücadelesini parçalama, güçten düşürme en nihayetinde yok etme. Böylelikle şiddet, kadınların gündeliği haline gelirken, kadınların sessizliği-susması da bu gündeliğin bir parçası olacak ve erkek egemenliğinin kadınları tutmak istediği toplumsal zemin güçlenecek.

Erkek devletin gördüğü düşü gerçek kılmak için sonsuz ve sınırsız bir çaba ortaya koyduğu açık. Bu çabayı açığa çıkaran ise kuşkusuz kadın mücadelesinin başta şiddete karşı olmak üzere pek çok noktada yükselen ivmesi.

Kadınların pek çok başlıkta geliştirdiği mücadele, özü itibari ile toplumsal, sınıfsal konumuna itiraz barındırıyor. Bu sebeple kadınlarla ilgili herhangi bir şey sıradan, basit karşılanmıyor/ele alınmıyor. Hiçbir hak mücadelesi söz konusu hakka daraltılan biçimde muamele görmüyor. Herhangi bir kadının toplumsal cinsiyet temelli herhangi bir karşı koyuşu münferit değerlendirilmiyor.

Kadınların taşıdığı ve açığa çıkardığı potansiyelin bir sonucu olarak bunların yaşandığının altını çizmek gerekiyor. Yani devletin kadınları hedef alan hiçbir saldırısı boşuna değil. Bunun yanında salt o anla, o gündemle de sınırlı değil. Yani Çilem Doğan’a verilen ceza sadece onu hedef almıyor. Çilem aracılığıyla tüm kadınlara mesaj verilmek isteniyor. Sadece bir adamı, onun şiddetini, dayatmalarını reddetmek erk’e karşı koyuş anlamı, ihtimali taşıdığı için kadınlar cezalandırılıyor. Bu bakımdan son zamanlarda şiddette yaşanan artışın kadınların kendilerine biçilen rollere daha çok itiraz geliştirmesi ile ilgili olduğunu da görmek gerekiyor.

Devletin her adımının, politikasının kadınlara dönük daha fazla şiddet ve tehdide dönüştüğü bir dönemde, şiddetle mücadele ve dayanışmanın simge günü olan 25 Kasım kadınların konumlandırılmak istendiği toplumsal zemine yükselttikleri itiraza güç katacak. İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı ile şiddet karşısında kadınları yalnız ve çaresiz kılma politikasına, şiddetle mücadele ve dayanışma günü vesilesiyle verilecek güçlü yanıtlardan biri kuşkusuz 25 Kasım olacak.

25 Kasım şiddetin gündelikleştirilmesi çabasına karşı sürekli mücadelenin güçlü bir parçası olacak. Katledilmeye, kaybedilmeye karşı “Birbirimiz için mücadelemiz için isyandayız” sloganı sokaklarda anlam kazanacak.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu