DerlediklerimizGüncel

NUBAR OZANYAN | Devrimin Ulaş’ı

"Türkiye devrimci hareketinin içinden çıkıp göğü fethetme mücadelesine katılan devrimcilerinden, korkusuz komutanlarından biriydi. Kurtuluş geleneğinin içinden çıkıp gelen devrimci mücadeleyi sürdürme kararlılığını sürdüren direngen bir öncüydü."

9 Mayıs’ta kaybettik Karadeniz’in ele avuca sığmaz devrimcisi Ulaş Bayraktaroğlu yoldaşı. Sarı saçlı mavi gözlü oluşundan dolayı Rojava’da onu herkes Avrupalı bir enternasyonaliste benzetse de o, Karadeniz’in, İstanbul’un, Ortadoğu’nun bir devrimcisiydi.

Türkiye devrimci hareketinin içinden çıkıp göğü fethetme mücadelesine katılan devrimcilerinden, korkusuz komutanlarından biriydi. Kurtuluş geleneğinin içinden çıkıp gelen devrimci mücadeleyi sürdürme kararlılığını sürdüren direngen bir öncüydü. Ulaş’tan Ulaş’a uzanan bir yoldaş köprüsüydü. “Komutan cephededir” ilkesine sadık kalarak her yerde en önde durdu. Gitmediği yere başkasını yollamadı. Ancak o önde yürüyerek yetinmedi. İyi dövüştüğü gibi yoldaşlarını da savaşa katarak öncülük görevini yerine getirmeyi başardı.

Ne ağır zindan koşulları ne düşman barikatları ne Kurdistan’ı işgal zincirleriyle kuşatan tel örgütler onun yürüyüşünü durduramadı. Düzen içi solculuktan sistem dışı devrimciliğe çıkışın silahlı öncülüğünü yaparken Tıpkı Deniz, Mahir, Ulaş Bardakçı gibi hareket etti. Dar bir zeminde kalarak kendisini sınırlandırmadı. Sürekli daha iyi, daha geniş ve farklı alanlarda ortak devrimci mücadeleyi örgütlemenin arayışı içinde oldu. Sınırlara meydan okuduğu gibi statükolara da karşı durdu.

Taksim ayaklanmasının direniş soluğunu Rojava’ya taşıyarak önemli bir rol oynadı. İşçi sınıfının, emekçi halkların sömürü ve zulümden kurtuluş hayalini Kürt halkının özgürlük mücadelesine taşıdı. İddialarını sözle değil eylemle gerçekleştirdi. Sözünün gerisinde değil önünde yürüdü. Bundandır ki, dürüstlüğü ve samimiyetiyle kısa sürede her devrimcinin sevgi ve saygısını kazanmasını başardı.

Cebinde çizgili defteri ve kalemini eksik etmediği gibi elinde silahını da hiç eksik etmedi. Sözü kadar pratiği, kalemi kadar eylemi örgütleyen bir yoldaş olmayı başardı. O kurucusu, öncüsü olduğu Devrimci Komünarlar Partisinin olduğu kadar ortak devrimci mücadelenin örgütleyici gücü olan Halkların Birleşik Devrimci Hareketi’nin de kuruluş ve yürütülüşünde büyük rol oynadı. Eğer bugün adına HBDH denilen devrimci örgüt yaratılıp yürüyüşü kararlılıkla devam ediyorsa Ulaş yoldaşın bunda emeği önemli bir yerde durmaktadır.

Dünyada bir tarafta bolluk ve zenginliğin diğer tarafta dipsiz fakirliğin ve kıtlığın yaşandığı zamanlarda dünya nimetlerinin “HERKESE İHTİYACI KADAR” şiarını bir bayrak gibi dalgalandırdı. Sınırsız sömürüsüz bir dünya özgür bir yaşam yaratma hayaliyle yaşadı ve göğü fethe çıkarak savaştı. Ve son sözü “Gökyüzünde uçan ateş kuşları gibiyiz” oldu. O zulme karşı savaşımda her yerde olmayı başaran değerli bir yoldaşımız oldu. Karadeniz’in hırçın devrim dalgalarını Rojava’ya taşırken oldukça gururlu ve hareketin kendisinde zaferi görecek kadar öngörülüydü.

Sımsıkı sarıldı görevlerine. Rojava’da esen devrim rüzgarına bütün samimiyeti ve dürüstlüğüyle katılırken Kürt halkının özgürlüğünün Türkiye işçi ve emekçilerinin kurtuluşuyla kopmaz bağlarla bağlı olduğunu, aynı şekilde ülkemizde demokratikleşme ve özgürleşme sorunun Kürt halkının devrimine ve özgürleşmesine bağlı olduğunu iyi gördü. Eğer güçlü ortak bir mücadele örülemezse işçilerin, emekçilerin, kadınların, Kürtlerin, Alevilerin kurtuluş hayalinin oldukça zor olduğunu iyi gördü. Bütün çaba ve enerjisini buna harcadı.

Bir tesadüf de olsa Ulaş Bayraktaroğlu yoldaşın şehit düştüğü tarih aynı zamanda Sovyet halklarının Nazi işgalinden ve soykırımından kurtuluş tarihidir. Faşizmin işgali ve kırımı altında inleyen milyonlarca halkın zafer kazandığı gündür. Hitler faşizmine karşı savaşımda halkların zafer beklediği günlerde “tek bir bina, tek bir binanın tek bir katı” için günlerce savaşan Partizanlar nihayet zaferi halklara ve sosyalizme armağan etmeyi başarırlar. İnsanlık tarihinde 26 milyon şehit vererek böylesi bir zafer henüz kazanılmamıştır. Sovyet halkları tanımı zor fedakarlık ve kahramanlıkla yürüttüğü mücadele sonucu kapitalizmin nefesini kesmiş faşizmin belini kırmıştır.

Naziler yeryüzünde sosyalizmi silerek ücretli kölelik sistemi olan kapitalizmi egemen kılmak istediler. Dünyanın yegane efendi gücü haline gelmek için başlattıkları saldırganlıkları karşısında elde ettikleri peş peşe kolay başarılar karşısında zannettiler ki her şey istedikleri gibi gidecek karşılarına kararlı bir direniş çıkmayacak ve büyük bir yenilgi yaşamayacaklar. Sovyet halklarının birlik, fedakarlık, kahramanlığı sayesinde faşizmin yenilgi tarihi yazılır. 9 Mayıs 1945’te faşizmin gamalı haçlı kara bayrağı iner. Sosyalizmin emek ve mücadele renkli kızıl bayrağı onur ve zaferle dalgalanır Reichtag’ın çatısında.

Sosyalist ekonominin verdiği güç ve imkanlarla silah teknolojisinde yaşanan gecikme kısa sürede giderilir. Sovyet halkları görülmedik bir emek ve inançla “Her şey Sovyet anavatan savunması” hamlesine uygun seferber olur. Cephe gerisindeki kadınların silah üretimindeki çaba ve fedakarlıkları direniş türkülerine dize olur. Savaşma ve direnme üstünlüğü adım adım Sovyet halklarının lehine çevrilir. Faşizmin cephe gerisinde sürdürülen Partizan savaşı sayesinde Naziler ciddi darbeler alır. Sovyet halkları direniş mevzilerinde yirminin üzerinde dille konuşsa da faşizmin karşısında tek bir ortak dil olan sosyalist enternasyonalist direniş diliyle konuşur.

Her 9 Mayıs’ta sosyalizme direnişe ve kazanmaya olan inancı büyüterek bakacağız Karadeniz’in yiğit komutanı Ulaş yoldaşa ve kahraman Sovyet Partizanlarına.

(Yeni Özgür Politika – 17 Mayıs 2024)

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu