EmekGüncel

EMEK  -SÖYLEŞİ | SML İşçileri: Biz kadınlar olarak bir adım önde direnmeye devam edeceğiz

"Aynı işi yapmamıza rağmen erkeklere göre daha düşük ücret alıyoruz. Sadece kadınlar 3 vardiya çalışıyor ve aynı işi yapıyoruz ama neden bizim maaşlarımız düşük, hatta bizim çalıştığımız makina performansları daha yüksekti"

İstanbul-Avcılar’da bulunan SML Etiket fabrikasında aralarında üç DEV TEKSTİL üyesinin de olduğu 22 işçi ‘daralma’ bahanesiyle işten çıkarıldı.

İlk olarak ücretsiz izin saldırısı ile karşılaşan işçiler sonrasında fabrikaya çağrılarak işten çıkarıldıklarını öğrendi. DEV TEKSTİL üyesi işçiler sendika düşmanlığına, taşeronlaştırmaya ve keyfi işten atmalara karşı 3 Şubat günü SML Etiket önünde direniş çadırı kurdu. Haksız, hukuksuz biçimde işten çıkarılan  kadın işçilerden Seçil Arı ile direnişe dair bir söyleşi yaptık.

İşten çıkarılma sürecinizi daha doğrusu izne ayrılma adı altında bir şekilde çıkarılmiş oldunuz o süreci aktarır mısınız? 

Biz 28 Ocak’ta 22 arkadaşımızla birlikte hiçbir gerekçe gösterilmeden işlerin azlığı bahane edilerek sendikalılaştığımızdan dolayı işten çıkartıldık. Hatta o gün o haftadan kısa çalışma ödeneğinden faydalanıyorduk. Ertesi akşamı bana 4-5 gibi mesaj geldi. Sabah işe gelmemiz söylendi. Bende sordum, ‘işler yoktu ben ücretsiz izindeydim, burada değilim’ dedim. Onlarda acil gelmen gerekiyor, Kayhan Bey seninle  özel görüşecek dedi. Kayhan Bey seri üretim müdürü.

Neyse ben ertesi gün fabrikaya gittim. Gittiğimde 12’ye kadar çalıştım, hiçbir şey olmadı sonra üretim müdürü beni yanına çağırdı. Pardon ‘insan kaynaklarından çağırıyorlar’ dediler. Ben insan kaynaklarına gittiğimde arkada üretim müdürü ve muhasebe müdürü beni karşıladı. Bana devamlı hayat hikayelerini anlatıyordu. Ondan sonra şey dedi; “Firmalar işlerini bizden geri çekti,” ‘öyle oldu böyle oldu’. Bende dedim ki “Kayhan Bey uzatmayın sorun nedir, siz bizi işten mi çıkartacaksınız? Ona mı getiriyorsunuz?” dedim. ‘Firmalar ödemelerini geri çekti, şunu yaptı bunu yaptı, küçülmeye gidiyoruz’ dedi. Bende “ondan iki ay önce taşeron işçiler alınmıştı, madem küçülmeye gidiyorsunuz neden bu kadar taşeron işçiyi aldınız” dedim. Onlar da bir şeyler söylediler eveleyip gevelediler.

‘Devlete ödeyeceğimiz ceza var o cezayı sana verelim sen kendiliğinden işten çık’ denildi. Bende, ‘Bu bize yapılan saldırıdır, verdiğiniz rüşveti de kabul etmeyeceğiz’ dedim. ‘Onu kabul etmezsen 29’dan çıkartılırsın’ tehdidinde bulundular . ‘Siz bilirsiniz’ dedim. Sonra ben üretim bölümüne geçmeye çalıştım. Beni göndermediler. ‘Ben eşyalarım var’ diye direttim. İçeri geçtiğimde güvenlikler, güvenlik amiri, insan kaynaklarındakiler yine bir de üretim müdürü ya da muhasebe müdürümüydü tam hatırlamıyorum onlar da beni dışarı çıkarmaya çalıştılar. Arkadaşlarım makineleri kapattılar. “Seçil arkadaşımızı bırakmıyoruz” dediler.

Öğle saatlerinde, daha sonra arkadaşlarımıza zarar gelmesin diye arkadaşlara durumu konuşarak anlattım. Herkes makineleri kapatarak dinlemişti zaten. Sonra dışarıya çıkartıldım. Soyunma odasına gittiğimde insan kaynaklarındaki kadın yanımda durmuş, başımda beni bekledi, ‘hadi soyun’ dedi. Ben dedim ki ‘sonuçta ben senin karşında giyinmem, çıkar mısın? ‘Ne olacak bende kadınım’ dedi. Bende ‘sen kadın olabilirsin ama bana bakarak beni taciz etmeye hakkın yok, sonuçta biz burda kadınlarla giyinirken birbirimizi toplu durup da izlemiyoruz’ dedim. Sonra öyle deyince içerden çıktı. Sonra kapıdan dışarıya çıkartıldı. Ben buradan ayrılmayacağım dedim.

Dev-Tekstil’e ne zaman ve hangi taleplerle üye oldunuz. Sendikal çalışma ne zaman başlamıştı?

2 yıl önce tek vardiya çalışılıyordu. İşçilere 2 vardiya sistem dayatıldı. İşçiler bunu kabul etmedi. 2 vardiya çalışmak haftanın 6 günü çalışmak demek. Eskiden 5 gün çalışıyorlardı. Ücretlerinde hiçbir iyileşme olmadığından cumartesi günü mesaiye kalıyorlardı. Sonra işçiler kendiliğinden bir arayışa geçiyorlar ve DİSK’e üye oluyorlar. Sendika yetki aldıktan sonra bir sürü işçi önderi işten çıkartıldı. Öncü işciler işten çıkarıldı, ama DİSK bununla ilgili hiçbir açıklama hiçbir basın açıklaması yapmadı.

Hatta biz sorduğumuzda sürekli işçileri suçladılar. En son çıkarılan 22 arkadaşımızın 17 tanesi DİSK Tekstil üyesiydi. Onlara da aynı şekilde hiçbir şey yapılmadı. Hatta arkadaşlarımıza ‘siz neden imza attınız, atmasaydınız’ dediler. Hiçbir bilinç vb vermeyen insanlar sadece eleştirdiler. ‘Arkadaşlar siz ilgilenmeyecek misiniz? dediklerinde “Biz çadır kursak kim gelecek, kim ne yapacak, kimse gelmez, destek vermez” diyerek bir şey yapmadılar.

Şunu da belirtmek istiyorum. Hiçbir kağıda, anlaşmaya imza atmadık, onlarla masaya oturmayacağımızı söyleyerek fabrikayı terk ettik.

3 Şubat’tan bu yana direnişiniz devam ediyor. Bugün 10’lu günleri açtı. Direnişiniz nasıl sürüyor?

Evet direnişimizin bugün 10’lu günlerinde. İlk günkü gibi kararlılığımız devam edeceğimizi her seferinde dile getiyoruz. Oturduğumuzdan beri diğer kurumlardan, sendikalardan destek için gelen çok arkadaşımız oldu. İçerdeki arkadaşlarımızın da çok desteği oluyor. Bize destek olduklarını, bizi haksız hukuksuz bir şekilde işten attıklarını söylüyorlar. Biz özellikle 3 kadın arkadaş 3 vardiyaya dönen, gece gündüz tek vardiya çalışan bizlerdik. Başka kadın arkadaşlarımız var, 3 vardiya çalışan ama böyle bu şekilde çalışan bizlerdik.

Kadınlar cephesinden işyerinde nasıl bir tablo vardı? Çalışma koşulları nasıldı?

Mesela fabrikada hepimiz makinaya bakıyorduk. Hepimiz makina operatörüyüz. Aynı işi yapmamıza rağmen erkeklere göre daha düşük ücret alıyoruz. Sadece kadınlar 3 vardiya çalışıyor ve aynı işi yapıyoruz ama neden bizim maaşlarımız düşük, hatta bizim çalıştığımız makina performansları daha yüksekti. Mesela diğer arkadaşlarımız 20 bin çıkartırken bizim makine 100 bine kadar iş çıkartıyordu ve daha çok yoruluyorduk. 2 makinayı birbirine bağlayarak tek makine yaptılar. 1 kişi bunlara bakarken üçüncü makinaya da bakmasını istediler. Bizim bölümde en çok kadınlar çalışıyordu.

Direnişimize yapılan saldırılardan bahsetmek istiyorum. Biz direnişe başlayana kadar servisler hep arka kapıdan alıyordu. Biz orada arkadaşlarımıza sesleniyorduk, iletişime geçiyorduk. Arkadaşlarımıza sarılıyorduk, onlarla konuşuyorduk. Bunu gören yönetim, servisleri içeri bahçeye aldı. Biz yine aynı şekilde ertesi gün fabrikaya gittiğimizde neymiş duvara dokunmuşuz, parmaklıklara dokunmuşuz diye binanın önünü şeritlerle, dubalarla kapatıldı.

En son biz yine arka tarafta çadırımızı kurduk orada oturuyoruz. Çıkışlar ön tarafa alındığı için akşam çıkışlarında arkadaşlarımıza seslenmek amacıyla ön tarafa geçiyoruz. Patron, orayı da perdelerle kapattı. Biz de işçilere sesimizi duyurmak için tabure aldık, şeritleri geçelim diye. O şeritlerin üzerine bir set daha çektiler. Bugün yine işçi arkadaşlarımıza seslenmeye çalıştığımızda içeride onlarca hoparlörle sesimizi boğmaya, arkadaşlarımıza duyurmamaya çalışıyorlardı. Orada bir arkadaş yine duvara dokundu diye bize şey dediler. “Ellerini kıracağız, kollarını kıracağız” diye tehdit ettiler açıkçası.

Migros direnişinde de kadın işçiler var, Sinbo’da da kadın arkadaşlar var. Bu direnişlerin birleşmesi ya da dayanışması konusunda devrimci ilerici kamuoyuna nasıl bir çağrınız var? Devam eden direnişlerle ilgili ne yapmak gerekiyor?

Bizim taleplerimiz, sendikal çalışmanın önündeki engeller kaldırılsın. Taşeron çalışma sistemi kaldırılsın, taşeron olarak çalıştırılan işçiler kadroya alınsın. Mobing, baskı, tutanaklar son bulsun. Herkes insanca yaşayabilecek ücret alsın. Biz 3 kadın SML fabrikasının önünde direnmeye devam edeceğiz. Haklarımızı alana kadar direneceğiz. Tüm sevgili dostlarımızı direnişimize sahip çıkmaya desteklemeye bekliyoruz.

Diğer direnişlerin olması bize güç katıyor. Sinbo yanıbaşımızda bize çok yakın. Aynı sanayi sitesi içindeyiz. Biz onları destekliyoruz, onlar bize desteğe geliyor. Migros’a da gidiyoruz. Hatta arkadaşlarla planımız da var. Gidip dayanışma içerisinde olmamız, sesimizi duyurmamız gerekiyor. En çok da bunu yapan kadınlar. “Ne işiniz var gidin evinize çocuğunuza bakın.” İnsanlar böyle söylüyor. Ama biz kadınlar olarak bir adım önde direnmeye devam edeceğiz. Diğer direnişlerdeki kadınları görünce daha mutlu oluyorum. Sonuçta en çok ezilen kadınlar, ikinci sınıf görülen kadınlar, en çok emeği sömürülen yine kadınlar. Kadınların direnişi bize umut veriyor.

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu