GüncelMakaleler

DENGÊ AZADÎ | TC’nin İşgal Çıkmazı; Rojava’ya Saldırı!

"Denklemi bozan Rojava’nın varlığıdır. Rusya ve Suriye rejimi, devrim yönetimine ait bölgeleri ele geçirmek için Türkiye ile kimi hesaplara girişebilir. Bir anlamda Rusya, iki tarafı birbirine kırdırarak, Suriye rejiminin bayrağını Şehba ve Tıl Rıfat’da egemen kılmak isteyecektir."

Faşist AKP-MHP ittifakı, Rojava’ya yönelik yeni işgal saldırılarının devam edeceğini R.T.Erdoğan’ın ağzından duyurdu ve karşı devrim cephesinde hareketlilik başladı.

Elbette ki Rojava’ya dönük olası bir işgal saldırısı, bölgesel anlamda bütün siyasal dengelerin ve dizilişlerin yeniden kurgulanmasını gerektiren bir süreç olarak işleyecektir. Bu yüzdendir ki hemen herkes böylesi bir operasyonun mümkün olup olmadığını tartışmakla ve TC devletine operasyon icazeti verilip verilmeyeceğini değerlendirmekle meşgul.  Ancak bu yönlü bir değerlendirmenin doğru politik sonuçlara ulaşabilmesi için her şeyden önce içerisinde bulunulan anın niteliğini kavramak gerekiyor.

Uzunca bir süredir Rojava’ya yönelik işgal tehditlerini daha alçak bir ses tonuyla sürdüren TC devletinin bir anda vites yükseltmesi, son bir ayda gerçekleşen siyasal gelişmelere ve sahada gerçekleşen askeri hareketlilikle yakından bağlıdır.

ABD ile açıktan yaşanan çelişkiler, Soçi’de Rusya ile varılamayan uzlaşma, Suriye rejiminin varlığını güçlendiren diplomatik yoğunluk ve bu gelişmelere eş güdümlü olarak İdlib dahil birçok yerde Türkiye’ye ait askeri noktaların kapsamlı şekilde vurulması, TC devleti için Suriye’de son perdenin açıldığının ilk işaretleri oluyordu. Şimdi ise TC, sürecin kendi aleyhine döndüğünü görüyor ve keskin bir hamle yaparak dengeleri değiştirmek istiyor. AKP-MHP ittifakının işgal tehdidi, ABD ve Rusya’yı yeni bir denkleme zorlayarak çöküşü geciktirmek ya da çöküş içerisinde küçük “zaferler” kazarak durumu yönetilebilir kılmaktır.

Bunu anlamak şunun için önemlidir: TC devletinin son işgal tehdidi, faşist AKP-MHP ittifakının gerileyişinin sonucudur. Karşımızda, yeni Osmanlıcık hayalleri çökmüş, İdlib’den kovulmaya yüz tutmuş, içeride ve dışarıda derin çelişkiler yaşayan ve dahası Suriye’deki askeri kuvvetleri hemen her gün vurulan bir sistem var. İşgal operasyonu başlasın ya da başlamasın her iki seçenek de AKP-MHP faşist ittifakının yıkılışını hızlandıracak devrimci dinamikleri içerisinde taşıyor.

 

İşgal saldırısında hedef neden Şehba ve Tıl Rıfat? 

Olası bir işgal saldırısının Şehba ve Tıl Rıfat bölgesini hedeflemesi, TC devletinin Ortadoğu’da siyaseten yenildiğinin ve tüm söylemlerine rağmen ABD-Rusya icazetiyle hareket ettiğinin bir diğer göstergesidir. Rojava Devrimi’nin “damarlarını kesmek” ve giderek tasfiye etmek iddiasında olan Türkiye’nin, devrimin siyasi ve askeri merkezleri yerine Şehba ve Til Rıfat gibi Rojava’nın sinir uçlarını hedeflemesi, açık bir çaresizlik ürünüdür. Üstelik Tıl Rıfat, yalnızca QSD kuvvetlerinin değil, Suriye rejiminin ve Nubul Zehra ilçesinde de İran’a bağlı kuvvetlerin yer aldığı karmaşık bölge.

Peki TC devleti bu karmaşık bölgede neyi amaçlıyor?

1- Bu soruya verilecek ilk yanıt, faşist AKP-MHP ittifakının, Rojava Devrimi’ne kapsamlı bir saldırı için icazet alamadığıdır. Şu an hem ABD hem de Rusya, siyasi dengeleri değiştirecek bir işgal operasyonunu kendi ajandalarına uygun bulmuyor. Bunun farkında olan, TC devleti ise her iki tarafı da razı edebileceği bir yer olarak Til Riftat’ı öngörüyor.

2- Türkiye için Til Rıfat’ın bir diğer anlamı da Rojava Devrimi ile Suriye rejiminin sınırlandırılması ve kendisine bağlı çetelerin Halep önlerine konuşlandırılmasıdır. Türkiye İdlib’te pazarlığı sürdürmek ve geri adım atsa da Suriye Rejimi karşısında varlığını korumak istiyor.

3- Til Rifat, Rojava Devrimi için jeo-politik bakımdan oldukça önemli bir yer. Halep’e yakın olması, çeteler ve Suriye rejimi arasında bir tampon bölge görevi görmesi ve başta Efrin olmak üzere TC devletinin işgalci pozisyonundaki kuvvetleriyle mücadelede de öne çıkması belirleyicidir. Til Rıfat, Suriye rejimi ile Rojava Devrimi arasındaki mücadelede, devrimin masada ve sahada elini güçlendiren önemli bir alandır.

4- Şehba kantonu, Rojava Devrimi’nin resmi olarak ilan ettiği dördüncü kantondur. Bu bölgenin işgal edilmesi Efrin’in ardından devrimin kendisine ait özerk bir alanı kaybetmesi olduğu gibi, Fırat’ın batısının demografik olarak değişimini hızlandıracaktır. Efrin’e dönüş için bekleyen on binlerce ailenin Fırat’ın doğusuna göç etmesi, bölgenin Kürtsüzleştirilmesi ve Rojava Devrimi’ne bağlı siyasal güçlerin gelecekteki söz hakkının engellenmeye çalışılması demektir.

5- Şehba Kantonu’nun Nubul Zehra ilçesinde İran’a ait resmi olmayan milis kuvvetlerinin varlığı biliniyor. TC devleti hem Suriye rejimini hem de İran’ı sınırlama kartını, ABD’yi bu operasyona ikna etmek için kullanmaya çalışıyor.

 

İşgal operasyonu mümkün mü?

Faşist AKP-MHP ittifakının siyasetinin odağında Kürt ulusunun kazanımlarının yok edilmesi ve devrimci-demokratik mücadelenin tasfiye edilmesi olduğu düşünüldüğünde, işgal saldırısının zorunluluğu anlaşılacaktır. Amaçlanan işgal yoluyla Rojava’yı sınırlamak ve savaş gerekçesiyle ülke içinde toplumsal muhalefet üzerinde en katı faşist baskı politikalarını uygulamaktır.  Bunun bir devlet politikası olduğu, burjuva muhalefet kliği “Millet İttifakı” bileşenlerinin sınır ötesi tezkereye verdiği evet oylarıyla bir kez daha ispatlanmıştır.

Ancak vurgulamak gerekir ki, TC devleti, hiçbir güçten icazet almadan yalnızca kendi iradesiyle işgal operasyonu başlatabilecek bir siyasi kuvvete sahip değildir. Faşist AKP-MHP ittifakının sert açıklamaları da, pazarlıkta elini güçlendirmek amacıyladır. TC, ABD- Rusya ya da her ikisinden icazet almadan gerçekleşecek bir operasyonun mutlak bir yenilgiyle sonuçlanacağını herkesten iyi biliyor.

Öyleyse soruyu “Türkiye Rojava’ya saldıracak mı?” yerine şöyle sormak da mümkün: ABD ve Rusya Türkiye’ye icazet verecek mi?

İlk elden söylenebilecek olan, yeni bir işgal saldırının bugünden yarına mümkün olmadığıdır. Şu an için Türkiye hem askeri hem de siyasi olarak hiç kimseyi yeni bir işgal operasyonuna razı edememiş gözüküyor. Olası bir durum değişikliği için zaman gerekecektir.

ABD, açık bir biçimde böylesi bir operasyondan yana olmadığını hemen hemen tüm düzeylerde dile getirdi. Bu, Türkiye’ye duyulan bir güvensizliğin yanısıra, son günlerde daha açıktan dillendirilmeye başlanan ABD-Rusya uzlaşısının da bir neticesidir. Aynı şekilde AB raporlarının, TC devletini ilk defa “işgalci güç” olarak tanımlaması da aynı kapsamdadır. ABD, Türkiye’ye Suriye’de daha fazla rol vermeme konumunu sürdürüyor. Ama şunu da unutmamak gerekir ki; olası işgal operasyonun hedefi olacak Şehba ve Tit Rıfat’ta ABD’nin değil Rusya’nın sözü geçiyor.

Şu anki tablo itibariyle Rusya ve Suriye rejimi arasındaki ortak koordinasyon en yüksek seviyede. Bu yüzdendir ki Suriye rejiminin Türkiye’nin işgaline açıktan tavır aldığı bir pozisyonda Rusya’nın da hızlı bir icazet vermeyeceğini söyleyebiliriz. Ayrıca, ABD’nin ve NATO’nun izin vermediği bir operasyona Rusya’da sıcak bakmayacaktır. Rusya’nın tek başına “oyun bozanlık” yapması düşünülemez.

Ek olarak ifade etmek gerekirse, Rusya’nın geçtiğimiz günlerde Şam’da Suriye rejimi ile yaptığı görüşmede Rojava’nın özerkliği için girişimlerde bulunduğu basına yansıdı. Ve bu bilgiyi doğrular biçimde İlham Ahmed, ABD ziyareti sırasında “Şam’la diyaloğun güçlenmesi” için tüm güçlerin çalışmasını talep etti.

İdlib ise Rusya’nın Türkiye’ye karşı sahada en sert mücadele ettiği alan. Rusya, Türkiye’nin askeri varlığını çok kısa süre içerisinde sonlandırabilecekken bunu daha çok diplomasi yolluyla halletmek istiyor. Askeri hamleler ise şimdilik TC devletini hizaya çekmek için kullanılıyor.

Türkiye’nin İdlib’e karşılık Şehba ve Til Rifat’ı istediği bir gerçek. Ancak Rusya’nın sahada ve siyasette gücü tükenen Türkiye’nin bu pazarlığını kabul etmesi için böylesi bir takas yeterli değil. Çünkü Türkiye İdlib’ten şu ya da bu biçimde çıkartılacakken ve hatta giderek Suriye’nin dışına doğru itilmesi öngörülürken kimse TC’ye yeni bir alan açmak için heves göstermeyecek.  Bu yüzden yaşanan gelişmeleri İdlib’teki TC varlığının geleceğiyle eşitlemek doğru ama eksik bir bakış olacaktır. Türkiye’nin işgal ısrarı, İdlib’teki varlığını aşan iç ve dış siyasetteki gerilimlerden beslenmektedir.

Denklemi bozan Rojava’nın varlığıdır. Rusya ve Suriye rejimi, devrim yönetimine ait bölgeleri ele geçirmek için Türkiye ile kimi hesaplara girişebilir. Bir anlamda Rusya, iki tarafı birbirine kırdırarak, Suriye rejiminin bayrağını Şehba ve Tıl Rıfat’da egemen kılmak isteyecektir. Bu amacını Türkiye’nin işgaline izin vererek mi yoksa Rojava ile diplomatik görüşmelerle mi gerçekleştireceğini zaman gösterecek.

Unutulmaması gereken şudur ki; egemenlerin kendi iç çelişkileri ve gelecek hesapları kadar Rojava Devrimi’nin güçleri de hesabını yapıyor. Olası işgal saldırısına karşı direniş, Efrin ve Serekaniye’dekine benzemeyecek. Rojava Devrimi’nin askeri hazırlıkları eskiye oranla güçlendiği gibi daha önemlisi konjonktür de TC’nin yenilgisi için uygundur. Sahadaki bütün kuvvetler TC’nin yenilgisini arzuluyorken, Rojava Devrimi’nin direnişi yeni bir sürecin kapısını aralayabilir. Durumun kırılganlığının farkında olan TC ise olası bir yenilgiden kaçınmak için tam destek alana kadar işgal operasyonuna başlayamayacaktır.

 

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu