GüncelMakaleler

ANALİZ | Kitle Hareketinin Sinerjisi Nereye Akacak?

Birleşik Mücadele Güçleri’nin, tüm eksik ve yetmezliklerine rağmen İstanbul’da gelişmeler karşısında hızlıca refleks gösterip sokağa çıkan tutumu, buna paralel bir şekilde Kadıköy’de en geniş kesimlerle bir araya gelmeye yönelik çabası ve adımları geliştirilmelidir.

Egemen sınıflar cephesinde tansiyon artıyor, çatışma şiddetleniyor. AKP-MHP faşist blokunun, geniş kitleler üzerinde kurduğu ideolojk-politik hegemonyanın büyük bir erime içinde olduğu herkesin malumu.

Bu gerçek gelinen aşamada, iktidarın farklı kesimlerinden bile sık sık dile getiriliyor. Bu durum, bugüne kadar “milletin teveccühünü” kazanmak ve çoğunluğun desteğini arkasına almakla övünen, hemen her konuda sandıktan çıkan tabloyu işaret ederek bunun arkasına sığınan AKP iktidarı için büyük bir kabus. Rızanın geniş kitleler nezdinde üretilemez oluşu, iktidar katındaki iç kaynamanın da temel nedeni.

Hâkim sınıflar, kitleler üzerindeki etki ve hareket kabiliyetini özellikle de son birkaç yıldır sistematik bir şekilde kaybeden AKP-MHP blokunun yerine neyi ikame edeceğini daha ciddiyetle ele almaya başlamış görünüyor.

Irak Kürdistanı’nda Garê’ye yönelik saldırıda, terör parantezinde bile AKP-MHP bloğu ile aynı hizaya girmeyen, sınır ötesi tezkereye hayır diyen bir bujuva muhalefet ile karşı karşıyayız.  İktidar cenahında, çelişkilerin çığ gibi büyüdüğü, kaptan köşkünde dümenin başına kimin geçeceğine dair şiddetli bir hazırlığın yaşandığı anlaşılıyor.

Hakim sınıflar cephesinde güçlü bir klik dalaşının yaşandığı, iktidar katında AKP-MHP etrafında kurulan koalisyonun çatırdadığı, giderek de kırıldığı ve şiddetli bir saflaşmanın sürgit yaşandığı açık. AKP-MHP bloğunun, düzen partilerinin muhalefetine yönelik daha şiddetli bir reaksiyon göstermek istediği bir sır değil. Ancak, devletin çelik çekirdeğinde değişen dengeler ve kapışma buna cevaz vermiyor.

CHP’nin “Başkanlık Rejimi” yıkılmış da yerine “halk iktidarı” kurulmuş tadında söylem ve çıkışları da, K.Kılıçdaroğlu’nun uzunca bir süredir gündemi belirleyen çıkışları da içeride yaşanan gerilimin ve çatışmanın bir yansıması olmalı.

Gelişmelerin karakteri, önümüzdeki dönemde, burjuva muhalefetin çıtayı biraz daha yukarı çekeceğini, AKP/R.T.Erdoğan-MHP’ye daha güçlü eleştiriler getireceğini, kimi büyük yolsuzluk dosyaları ve skandallarla iktidarın prestijinin daha fazla yere çalınacağını anlatıyor.

Birkaç aydır soğukkanlı bir şekilde yaşama geçirilen bu politikanın daha fazla derinleşeceği ve genişleyeceğini öngörmek mümkün.

Özetle;

AKP-MHP faşist blokunun yönetemez durumu, iktidar katındaki farklı klikler tarafından belli bir düzeyde kabul edilmiş durumda. Ne var ki, her şeye rağmen iktidarın hayatta kalması adına, hala emperyalistler ve büyük bir kapışma içindeki egemen sınıf klikleri nezdinde bir koalisyon-uzlaşma olduğunu söylemek mümkün.

Gündem belirleme yeteneğini önemli oranda kaybetmiş olmasına karşın AKP-MHP iktidarı, devletin stratejik çok sayıda organında baskın bir güce sahip.

“Cumhur İttifakı”nın bu yönetemez hali ve buna karşılık CHP’nin başını çektiği muhalefetin giderek insiyatifini geliştirmesini, başka bir deyişe iktidar katındaki bu kapışmayı nasıl açıklamalı? Soruyu farklı açıdan sorarsak, CHP-İYİ Parti muhalefetinin getirdiği çözüm reçetelerinin temel karakteri nedir?

AKP-MHP iktidarının, hakim sınıfların ekonomik, siyasal, kültürel vd. alanlarda coğrafyamız için öngördüğü yol haritasını yaşama geçirdiği bir gerçek. AKP’nin, uluslararası emperyalist sermayenin ve onlarla iş tutan komprador büyük burjuvazinin çıkarları temelinde yürürlüğe soktuğu politikaların görünmez “üst aklı’ ise CHP’dir.

R.T.Erdoğan’ın, adım adım iktidara doğru aldığı yolun köşe taşları CHP marifetiyle döşenmiştir.

Her kritik durumda AKP’ye can simidi atan, onu dümenin başında tutan ve orada kalması için gerekli her türlü desteği veren CHP olmuştur.

Zira CHP, siyaset sahnesinin gelip geçici, kullanışlı diğer partilerinden farklı olarak Türk devletinin kurucu iradesi ve kadrosunu teşkil etmiştir. Başka bir deyişle Türk devleti, CHP’in kolonları üzerine inşa edilmiştir.

CHP’nin burjuva muhalefet sahnesinde üstlendiği oyun kurucu görevi, müesses nizamın, devletin bekaasının sürdürülmesine dairdir. Bu gerçek, Türkiye, T. Kürdistanı siyasal tarihinde sayısız kez ispatlanmıştır.

CHP, devlet aparatının re-organize edilmesinde AKP’ye yol göstermiş ve onu bu noktaya taşımıştır. Gelinen aşamada denenen rejimin handikapları açığa çıkmıştır ki, CHP bu defa da yeni bir restorasyon adına kitlelere “ölümü gösterip sıtmaya razı etmeye” çalışmaktadır.

Sorumuza geri dönersek, açık ki CHP ve diğer faşist düzen partilerinin el yükseltmesi, daha radikal bir tutum alması, geniş emekçi kitlelerin içinde bulunduğu ve giderek derinleşen işsizlik, yoksulluk ve sefaletin sonucudur.

Sınıf mücadelesinin keskinleşen çelişkileri, döviz kurundaki her gelişmeyle paçavraya dönen TL’nin durumu, emekçi kitleler için bardağı taşırmıştır.

Ezilenlerin yüzünü sokağa dönerek korku duvarlarını kırmaya başlaması, bu yöndeki eğilimin güçlenmesi, AKP/MHP’yi olduğu kadar CHP-İYİ Parti’yi ve diğer düzen güçlerini de korkutmuştur.

Nitekim, Meral Akşener’in sokağa çıkanları tehdit eden açıklamaları, MGK’nın yıllar sonra yeniden gündeme sokulması, durumun bir sistem krizi niteliği taşıdığına işaret etmektedir.

Özgürlük ve halk demokrasisi için kitlelerin birleşik mücadelesi!

Kitle hareketi, biriktirdiği öfke ve sinerjiyi, parça parça sokağa taşırmakta, derinleşen krizle birlikte viteste yükseltiyor.

Faşizm, elindeki tüm olanakları olası bir kitle hareketine karşı konumlandırmış bulunuyor. Bununla da yetinmeyip CHP’yi sokağa çıkarmıştır. Toplumsal yaşamın kılcal damarlarında büyük bir öfke ve sinerji akmaktadır. Bugün açısından temel sorun, bunun nasıl açığa çıkarılacağı ve nereye akıtılacağında düğümlenmektedir.

Toplumun her kesiminden sisteme yönelen itirazlar, iktidara karşı ezilenlerin birleşik direniş ve mücadelesi adına zeminin dünden daha uygun olduğunu gösteriyor. Bizim için bugünün acil ihtiyacı “gelmekte olana” güçlü bir şekilde hazırlanmaktır.

Kitlelerin öfke ve tepkisini tetiklemek, açığa çıkarmak ve hesap soruculuğun adresi olarak sokağı işaret etmek; öte yandan sokağa taşan hareketin bir parçası olmak, bunu en geniş toplumsal kesimlerle, dinamiklerle birleştirmeye çalışmak işte yapmamız gereken budur!

Birleşik Mücadele Güçleri’nin, tüm eksik ve yetmezliklerine rağmen İstanbul’da gelişmeler karşısında hızlıca refleks gösterip sokağa çıkan tutumu, buna paralel bir şekilde Kadıköy’de en geniş kesimlerle bir araya gelmeye yönelik çabası ve adımları geliştirilmelidir.

Keza benzer şekilde İzmir, Ankara ve Adana’da farklı biçimler alan nihayetinde politik sürecin ruhunu yakalamaya ve buna uygun hamleler yapmaya çalışan pratiklerin bir adım ileri taşınması gereklidir.

Bunun da “kaderi”, kitle hareketiyle kurulacak bağda, inşa edilecek kalıcı örgütlenmelerde; toplumun her kesiminin birleşik mücadele fikriyatı etrafında bir araya getirilmesi/gelmesi ve örgütlü bir güç olması adına atılacak adımlara bağlıdır.

Halkın gerçek iktidarını inşa etmenin yegane yolu, sokağı esas alan bir mücadele hattından geçmektedir!

Devrimci, ilerici ve yurtsever örgütlü güçleri de içine alan ancak daha geniş bir yelpazede, ezilenlerin talepleri uğruna mücadeleye sevk edilmesi, ceberut devlet karşısında güçlü, kalıcı örgütlenmeler kurmaları, kurmamızdır aslolan.

Bu perspektif, her mahalle, bölge ve ilde ve gelişen her eylemsellikte farklı bir biçime bürünen hareketle doğru ilişkilenmenin de anahtarı olacaktır.

Şimdi kitlelerin düzene yönelik öfkesini, birleşik devrimci bir mücadele hattında örgütleme zamanıdır!

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu