Güncel

68 DEVRİMCİ KOPUŞU | Devrimci kopuşlar süreklilik içerisinde anlamlıdır

1960’lı yıllar söz konusu olduğunda akla dünya çapında gerçekleştirilen işçi ve öğrenci eylemlilikleri gelmektedir. Dönemin içerisinde bulunduğu küresel siyasal atmosferde anti-emperyalist dalganın yükselişe geçişiyle doğan toplumsal hareketlilik, Türkiye Devrimci Hareketi özgülünde ideolojik-politik bir kopuşun timsalidir.

1960’lı yıllar söz konusu olduğunda akla dünya çapında gerçekleştirilen işçi ve öğrenci eylemlilikleri gelmektedir. Dönemin içerisinde bulunduğu küresel siyasal atmosferde anti-emperyalist dalganın yükselişe geçişiyle doğan toplumsal hareketlilik, Türkiye Devrimci Hareketi özgülünde ideolojik-politik bir kopuşun timsalidir. 68 kuşağı için Vietnam direnişi, her yönüyle emperyalizme karşı bir savaş çağrısı misyonuna sahipti. Avrupa’da ve ABD’de Vietnam’ın işgaline tepkiler giderek yükselirken ABD’ye karşı yükselen bu tepkiler, kitleleri daha genel sorular sormaya yöneltmiş ve esasta emperyalist saldırganlığın sorgulanıp, protesto edildiği bir sürecin önünü açmıştır. Bu atmosferde anti-emperyalist dalganın yükselişini yalnızca Vietnem’a bağlamak doğru olmayacaktır. Latin Amerika başta olmak üzere, Asya ve Afrika’da ortaya çıkan emperyalizme karşı direnişlerin, Filistin Halk Kurtuluş Mücadelesi (bilhassa TDH için) ve Küba Devrimi’nin yarattığı sarsıntılar bu yükselişte oldukça önemlidir. 68 tam anlamıyla bir ayaklanmanın tezahürüdür.

Che Guevara Latin Amerika dağlarını arşınlarken, Çin’de Başkan Mao Zedong öncülüğünde kültür devrimi gerçekleşiyordu. Aynı tarihlerde 20. yy’ın başlarında esas olarak kadınlara oy hakkı talebi etrafında doğan fakat daha sonra uzun süreli bir duraklamaya uğrayan kadın kurtuluş mücadelesi, feminizmin ikinci dalgası olarak yeniden doğmuştur. Dünya çapında yaşanan toplumsal ve siyasal hareketlilik içerisinde devrimci erkeklerin dahi erkek egemen toplumun tutsağı olduğunu kendi deneyimiyle yaşayan mücadeleci kadınlar, son elli yıldır dünya çapında toplumsal mücadelelere damgasını vuran feminist mücadelenin ateşini 68’de bir kez daha harlamışlardır. 68 tarihsel açıdan LGBTİ+  mücadelesi bakımından da oldukça önemli gelişmelere sahne olmuştur. Yüzyıllardır ağır baskı altında yaşayan LGBTİ+ bireyler, 1969’da New York’ta polisle günlerce çatışmaya girdikleri Stonewall İsyanı sonrasında cinsel yönelimlerinden dolayı gördükleri eziyete karşı mücadeleye başlamalarıyla LGBTİ+  mücadelesinin temellerini atmışlardır ve bu mücadelenin ateşi ülkeden ülkeye sıçrayarak günümüze kadar gelmiş ve evrensel bir direniş mevzisi oluşturmuştur. Ancak şunu belirtmekte fayda var gerek kadın mücadelesi gerekse de LGBTİ+ mücadelesi bakımından TDH özgülünde 68’de bir gelişme, ilerleme, atılım yahut hareketlilik söz konusu olmaktan çok uzaktır. TDH için bu meseleler çok çok sonraları gündeme alınmaya değer(!) görülecektir.

Günün İhtiyacı…

68’in soran, sorgulayan, araştıran, dünyayı değiştirmeye ve yeni bir dünya kurmaya yönelen isyan kıvılcımları tüm dünyada olduğu gibi Türkiye topraklarında da karşılık bulmaya başlamıştı. Amfiler ve sokaklar gençliğin devrimci eylemleriyle sarsılıyor; bu hareketlilik içine her gün daha fazla öğrenciyi, işçi ve köylüyü çekiyordu. Geçmişin tüm olumsuz alışkanlıklarına savaş açan, yeni, zapt edilemez bir kuşak tarih sahnesine çıkıyor, inisiyatif alıyor, örgütleniyor, devlet terörüne ve faşizmine karşı açıktan mücadele etmeye başlıyordu.

TDH özgülünde 68 eylemleri anti-emperyalist kurtuluş savaşları, kitlesel işçi hareketleri ve Marksizm temelinde biçimlenirken,  68 devrimci hareketliliği ile birlikte üretici köylüler TC tarihindeki en radikal mücadele pratiklerini ortaya koyarak; Ege ve Akdeniz bölgelerinde toprak işgalleri gerçekleştirerek sert mücadelelere girişmiştir. Bununla birlikte Türkiye’nin hemen her bölgesinde ürünlerinin değerlendirilmesi ve tarımsal destek politikaları konusunda talepler formüle eden “üretici mitingleri” gerçekleştirmişlerdir. Bütün bu eylemlere öğrenci gençlik hareketi köylülerin yanı başında olarak eylemleri desteklemiş ve deyim yerindeyse “günün ihtiyacı”ndan öğrenerek bizlere “yarının deneyimi”ni miras bırakmışlardır. Bu yıl 50. miladını dolduran 68 kopuşu ve 71 devrimci çıkışı böyle bir siyasi atmosferin içinden çıkagelmiştir.

68 devrimci kopuşunun ardından öğrenci gençlik hareketinin öncü isimleri Mahir Çayan (THKP/C), Deniz Gezmiş (THKO) ve Komünist Önder İbrahim Kaypakkaya (TKPM/L-TİKKO) ülkenin içerisinde bulunduğu durumu ideolojik, politik, ekonomik ve sosyolojik olarak teorize eden metinler kaleme almış ve silahlı mücadeleyi Türkiye devriminde temel mücadele biçimi olarak ele alarak bu doğrultuda pratikler izlemişlerdir. İbrahim Kaypakkaya’nın bu dönem içerisinde ortaya koyduğu “Kemalizm” ve “Ulusal Sorun” başlıklı tezleri  Kaypakkaya yoldaşın Kemalist bir muhtevaya sahip 68 öğrenci hareketi ve 71 çıkışına oldukça sert bir  eleştirisi olarak döneme damgasını vurmuştur. Kaypakkaya yoldaş; “Kemalist devrim, Türk ticaret burjuvazisinin, toprak ağalarının, tefecilerin, az miktardaki sanayi burjuvazisinin, bunların üst kesiminin bir devrimidir. Yani devrimin önderleri, Türk komprador büyük burjuvazisi ve toprak ağaları sınıfıdır…” tespiti ile Kemalizm’le sol arasındaki ayrımı net olarak yapmış ve solu Kemalizm’e kurban etmemiştir.

“Eski Güzel Günleri Özlemeyi Bırakın!”

Yukarıda bahsini fazlaca ettiğimiz üzere TDH için 68 Devrimci Kopuşu oldukça tarihsel bir öneme sahiptir. Fakat bizler açısından esas; 68’in mücadele geçmişinden neleri yarınımıza kattığımızdır.  Unutulmamalıdır ki “Devrimci kopuşlar süreklilikler içerisinde anlamlıdır” yani dün’ün mücadele kararlığını, cüretini kuşanarak geçmişin tüm olumsuz alışkanlıklarına savaş açan ve her daim daha ileri ve daha yeni’yi örgütleme azmindeki geçmiş yalnız dün’ümüz değil bugün’ümüzdür de.  Tarihi yalnızca kahramanlık destanları üzerinden okumak, yenilgiden ders çıkaramamak sığlaşmış politik tarih yiyiciliğinden başka bir şey değildir. Bugünü anlamanın yolu süreklilik ve değişim içerisinde tarihi okuyabilmekten geçerken “eski güzel günlere özlem dolu övgüler” yağdırmak bugünün zulüm dünyasına gözleri kapamak, kulakları tıkamaktan başka bir anlam ifade etmemektedir.  50. yılında 68 Devrimci Kopuşu’nu bu minvalde okumak ve güncele dair sözümüzü bu cüretle söyleme zorunluluğunu taşımaktayız.

Bugün TDH olarak oldukça zorlu bir sürecin içerisinden geçiyoruz. Faşist TC devleti ve hakim sınıfları kendilerine itiraz edebilecek en ufak ilerici nüveyi dahi gözaltılarla ve tutuklamalarla sindirmeye çalışmaktadır.  Faşizm tüm toplumsal dinamikleri ezerek, etkisiz hale getirme pratikleri izlemeye devam ederken gelinen aşamada devrimci, demokrat ve yurtsever güçlerin OHAL karanlığında 12 Eylül AFC’sini aratmayan faşist diktatörlüğün uygulamalarına, yan yana durarak, birleşik mücadeleyi yükselterek karşı koymak dışında bir seçeneğinin olmadığı açığa çıkmıştır. Bugün devrimci, ilerici güçler ile Kürt hareketinin her zamankinden çok daha fazla bir arada durmaya ve ortak bir direniş hattında buluşmaya ihtiyacı vardır.

TC’nin neredeyse saldırılarının baş argümanı olarak kullanageldiği şovenizmi parçalamanın yolu bu ortak mücadele hattının güçlendirilmesinden geçmektedir. Bu süreci tersine çevirme gücünün ellerinde olduğunu fark edenler, ancak bu süreçten alnının akıyla geçebileceklerdir. Egemenlerin sofrasına çökenlerin, şovenizm ve kadın-LGBTİ+ düşmanlığında egemenlerle direkt ya da dolaylı yollardan dirsek temasında bulunanların, topyekun savaş ilan edilen Kürt ulusuna ve ulusal mücadelesine karşı arasına kesin mesafeler çizmeye çalışanların sonu bellidir ve tarihin diz çökenlerle dolu çöplüğü onları beklemektedir. Diz çökmeyenler ise bugünümüze ve yarınımıza ışık tutmaya, yolumuzu aydınlatmaya devam edeceklerdir…

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu